"Kısacası, o günden sonra, yalnızca bir sporcu gibi atak olmaya çalışarak ve ilacın kısa süreli etkisi altında Jekyll’ın görünümüne bürünebiliyordum. Gündüz ve gece, sürekli o tarifsiz "haberciler" geliyordu. Hepsinden kötüsü, eğer uyursam ya da koltuğumda bir an bile içim geçse, daima Hyde olarak uyanıyordum. Sürekli tehdit eden bu kör talihin neden olduğu gerginlik ve artık kendimi mahkum ettiğim uykusuzluk altında, evet, insan için mümkün olduğunu düşündüklermiin bile ötesinde, asabiyetle yenmiş bitmiş, hem fiziksel hem de kafaca tükenmiş, yalnız tek bir düşünceye saplanmış biri haline geldim: Diğer benliğimin dehşeti. (...) İşte yine bu asi dehşet, ona bir eşten daha yakındı. Vücudunda hapsedilmiş yatıyordu. Onun doğmak için homurdandığını işitiyor, mücadele ettiğini hissediyordum. Zayıflığın her anında ve uykunun mahremiyetinde galip geliyor ve onun yerine geçiyordu. Hyde’ın Jekyll’a duyduğu nefret farklı bir türdü. Darağacı korkusu onu geçici bir "intihar"a sürüklüyor ve bir kişiliğe sahip olmak yerine ayrılmış bir parçanın ikinci derecedeki istasyonuna dönmeye itiyordu. (...) Bu hikayeyi uzatmanın anlamı yok ve zaten zaman da aleyhime işliyor. Kimse böylesine eziyet çekmemiştir. Bu kadarı yetsin artık. Bunlar bile, ruhumda -hayır, teselli değil - bir çeşit nasır-lanmaya, kaderi kabullenmeme neden oldu. Cezam yıllarca sürebilir ama bu son gelen felaket, sonunda, beni kendi yüzümden ve karakterimden etti. (...) Yarım saat sonra, bu korkunç kişiliği, tekrar ve sonsuza kadar giydiğimde, koltuğumda nasıl da ürpereceğimi, gözyaşı dökeceğimi ya da (benim dünyadaki son sığınağım olan) bu odayı bir aşağı bir yukarı adımlamaya devam ederek en ufak seslere bile kulak verip, her şeyi gayretle ve dehşet içinde kendimden geçercesine dinleyeceğimi çok iyi biliyorum."Klasik Amerikan edebiyatının büyük yazarı Robert Louis Stevenson, Define Adası’ndan sonra, öbür büyük kitabı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’la da hak ettiği yerde: "Oğlak Klasikleri"nde.