“Bu kitap temelde gerçeklere dayanıyor olsa da anlatılanlar ne yalnızca benim ne de belli bir şahsın hikâyesidir. Her Filistinlinin metinde geçen olaylarla şu ya da bu şekilde bir bağı vardır. Bu eserdeki hayal gücü, sadece bir romanın gerektirdiği şartları sağlamak için, belli başlı kişiler etrafında şekilleniyor. Geriye kalan her şey, gerçek vakalardan izler taşıyor. Anlattıklarımın hepsini ya bizzat yaşadım ya da onlarca yıldır sevgili Filistin topraklarında bunları bire bir yaşayanların ağzından dinledim.” Yahya İbrahim Sinvar / Bi’rü’s-Seb’e Zindanı, 2004Filistin direnişinin en önemli isimlerinden olan Yahya Sinvar, çeyrek asırlık hapishane günlerinde kaleme aldığı “Diken ve Karanfil” adlı bu eserinde; şahsî hatıralarını, acılarını ve umutlarını, Filistin halkının benzersiz ve upuzun hikâyesiyle iç içe aktarıyor. Roman özellikleri taşımasının yanında bir otobiyografi yahut hatırat olarak da okunabilecek eserde, 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda yaşanan ağır yenilgiden, Aksâ İntifadası’nın bölgeyi sarstığı 2000’li yıllara kadarki süreçte Filistin halkının kesintisiz ve çok yönlü mücadelesinin temel ve kritik aşamaları ele alınıyor. İşgal zindanlarında ve esaretin karanlığında, gardiyanların gözlerinden ve cellatların kirli ellerinden gizlenmeyi başararak gün yüzüne çıkan kitapta; ardı arkası gelmeyen saldırılar, göçler, acılar, mahrumiyetler, özlemler, kıyımlar ve ara sıra yüzleri güldüren sevinçler, içeriden bir gözle ve cerbezeli bir anlatımla sunuluyor.
Yengem ağlamaya başladı. Dedemin söyleyemediği haberin ne olduğunu anlamıştı. Mahmud öldü mü diye feryat etti. Dedem, yengemin sorsunu doğrular bir şekilde başını salladı. Yengemin çığlıkları, feryadı daha da arttı. Saçını başını yolmaya başladı. Annem de ağlıyor ama kendini tutuyordu. Mahmud öldü! Mahmud öldü! diye inleyen yengemin acısını hafifletmeye çalışıyordu. Ümmü Hasan! O ölmedi, şehid oldu!
Yeryüzünde hiçbir güç bizi mescitlerimizde namaz kılmaktan alıkoyamazdı. İşgalcilerin amacı, bizi korkutmak, mescitten uzaklaştırmaktı. Ama damarlarımızdaki kan akmaya devam ettiği sürece mescitlerimizi boşaltmayacaktık.