Türkiye`de 2011 yılına kadar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu çatısı altında örgütlenen kurumsal sosyal hizmetler, 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı`nın oluşumuyla birlikte yeni bir örgütlenme sürecine girmiştir. Bu süreç, sadece bürokratik yapılanma değişimini değil aynı zamanda sosyal hizmetlerin sunumunda kamu dışındaki aktörlerin yer almasını da ifade etmektedir. Bu aktörler, özel sektör, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri olarak sıralanabilir. Kuşkusuz bu yeni dönemde, ailenin toplumsal dayanışmanın ana dayanağı olarak sahip olduğu önem devam etmektedir.
Elinizdeki kitap; farklı refah rejimleri bağlamında sosyal hizmetlerdeki dönüşümü, dezavantajlı guruplar (çocuk, yaşlı, engelli, kadın, göçmen, LGBT bireyler, farklı etnik-kültürel gruplar, insan ticareti mağdurları) ekseninde tartışmaya açmaktadır. Kuşkusuz dezavantajlı her gurubun istihdamdan, yaşam kalitesinin artırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine değin pek çok alanda sorunları bulunmaktadır. Bu çalışma, sosyal hizmetlerin ilgisi çerçevesinde farklı dezavantajlı grupları sosyal politikanın temel meselesi olarak ele almakta ve her bir grup için özgün tartışmalar içermektedir.