Mehmet Rauf, Servet-i Fünun edebiyatı döneminde sanata, ‘sanat için sanat’ a karşı pek derinden ve candan bir aşk beslerdi. Onun içindir ki en yaşayacak, en güzel eserleri bu dönemin ürünüdürler. Ama sonra, yaşam savaşı onu yazılarıyla yaşamak gibi bir zorunluluk karşısında bıraktı. Rauf gibi sanatçı yaratılmış, ince duygulu bir yazar için sanattan özgecide bulunmak, kolay eser vermek, kendi kendisini tekrarlama zorunda kalmak ve bunu duya duya yapmak, büyük bir acıydı; bunu anlamak zor olmamalıdır. Rauf, Servet-i Fünun edebiyatının en parlak bir temsilcisi olmadı. Ama şüphesiz ki en canlı, en çok okuyan ve zekâsı en çeşitli sanat görünümlerine açık, değerli bir üyesiydi. “Mensur Şiirler’i, edebiyat yapmak için basmakalıp sözlerin hiç duyulmadan yan yana dizilmiş yığınları değildir. Onlar Rauf’un yüreğinden ve ruhundan kopmuş el değmemiş yazılardı. Eylül’ü de canlı kalacaktır.”(Hüseyin Cahit Yalçın)