Budala, Rus ahlaki ülküsünün edebiyattaki en kusursuz, en doyurucu tasviridir. Dostoyevski, Budala’yı ithaf ettiği yeğeni Sonya’ya yazdığı bir mektupta romanın temel düşüncesini şöyle açıklar: “Niyetim bütünüyle iyi bir insanı anlatmak.” Yazarın bu fikirle yarattığı kahramanı “budala” Prens Mışkin, mirasını almak için İsviçre’deki bir akıl hastanesinden St. Petersburg’a döndüğünde kendisini bir ihanet, entrika ve cinayet üçgeninde bulur. Mışkin’in masumiyeti, dürüstlüğü ve alçak gönüllülüğü, dahil olmak istediği toplumun değerleriyle açık bir tezat oluşturur. O, dünya nimetlerinden ve hırslarından arınmış, peygamberimsi vasıflarıyla kusursuz bir iyilik timsali gibidir...
“Budala, Dostoyevski’nin kitapları arasında en derinden trajik hatta en acı verenidir ve aynı zamanda benzersiz bir aşk öyküsüdür...”
- Edward Hallett Car
“... Bu tutku kitabı, Dostoyevski’nin yazdığı ilk büyük aşk romanıdır...”