“Öyle işte. Hâlâ biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum. Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum. Düşüyorum gibi görünüyor olabilir ama bakma aslında uçuyorum. Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman?”
“Ayrılmalıyız! Barışalım mı? Senin canın sağ olsun. Hiç bilmiyorum. Ben artık istemiyorum. Yuvarlanıp gidiyorum. Senden ayrılmaktan bıktım. Düelloya müelloya gitmiyorum. Aman ne bileyim. Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman.
Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.
"Aylin Balboa'nın "Bu Hikâye Senden Uzun Osman" adlı romanı, Edebiyat dünyasında farklı bir soluk getiren bu eser, yazarın özgün ve cesur bir çalışması olarak değerlendirilebilir. Bir ayrılığın ardından gelişen iyileşme bir sürecini derin bir dille anlatan etkileyici bir roman. Ana karakterin eski sevgilisine yazdığı mektupların içsel çatışma ve duygusal iniş çıkışları ve dönüşümlerini yoğun ve samimi bir dille aktarılmış
Okurken benim de çok eğlendiğim bu romanın anlatım tarzı oldukça keyifliydi. Okumak isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim."
Geçmiş bulanık bir nehir gibi içimden akıp gitmiş... Altında kaldığım taşların ağırlığını biliyorum da mevzu tam olarak neydi bir türlü çıkaramıyorum Osman.
Okumak, yeni şeyler öğrenmek her zaman en iyi baş etme yöntemim oldu. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğum günlerde de yine kitaplara sığınıyorum.
Yokluğunda origamiye sardım, elime geçen tüm kâğıtları katlıyorum. En son bir tavuk yaptım mesela, epey güzel oldu, şimdi çiftlik kurmayı düşünüyorum. Kâğıtlara baka baka katlanmayı öğreniyorum. Ne diyeyim Osman, katlanıp gidiyorum.
Hani konuşmuştuk ya insan vücudu tatile giderken ne bulursan tıkıştırdığın bir bavul gibi. Bir kere açtıysan bir daha katiyen aynı şeyleri içine sığdıramıyorsun. İşte benim de kendimi söküp takmaya çalıştığım o gece, bütün organlarımı hatırladım kadarıyla yerlerini yerleştirdikten sonra bir parça dışarıda kaldı.