“Öyle işte. Hâlâ biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum. Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum. Düşüyorum gibi görünüyor olabilir ama bakma aslında uçuyorum. Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman?”
“Ayrılmalıyız! Barışalım mı? Senin canın sağ olsun. Hiç bilmiyorum. Ben artık istemiyorum. Yuvarlanıp gidiyorum. Senden ayrılmaktan bıktım. Düelloya müelloya gitmiyorum. Aman ne bileyim. Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman.
Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.
Bu ara sık sık o yalnız balinayı düşünüyorum. Hani diğer tüm balinalardan farklı frekansta bir ses çıkardığı için hiçbiri tarafından duyulmayan, yıllardır okyanusta tek başına dolaşan o kimsesiz balinayı. Herkes aynı şarkıyı söylemek zorunda değil ki. Bunun bedelinin bu kadar ağır olmasına çok kızıyorum. O balinaya büyük bir şefkat duyuyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman.
Artık düşündüğüm hiçbir senaryonun mümkün olmadığını anlıyorum. Aradan o kadar zaman geçti, sen aynı sen misin Ben aynı ben miyim Çiçek bile aynı çiçek değil ki Osman, ben gerçekten istemiyorum.
Geçen gece bütün vidalarımı itinayla söküp kendimi açtım. Anatomik olarak kimseden bir farkım yokmuş, ben de insanmışım. Bunu görmek büyük bir hayal kırıklığı yaşamama neden oldu, ben ayrılmak istiyorum Osman.
Adet meselesi bence evrimin kadınlara attığı en büyük kazık. Metabolizmamızın binlerce yıldır bunu çözememiş olmasına inanamıyorum. Her ay sürekli inip çıkan elli çeşit duyguyla dolup taşıyorum. Kendimle baş edemediğimde işte bazen böyle sana sataşıyorum. Fakat bunlar kalıcı duygular değil Osman, ben barışmak istiyorum.
Üstelik bu dönemde Venüs geriliyor, Merkür takla atıyor, Satürn de hulahop çeviriyormuş. Açılarına bir şeyler olmuş. O onun evine girmiş, öteki berikine transit geçmiş, bir şeyler bir şeyler... Yukarıda neler oluyor hiç anlamıyorum. Bu gezegenlerin ne bok yediği belli değil Osman, kozmik tuzaklara düşmeyelim, ben barışmak istiyorum.