Bir Değirmendir Bu Dünya, şiirlerinden, anı yazılarından ve hikâyelerinden tanıdığımız Zarifoğlu’nu başka bir açıdan tamamlamaktadır. O herkesin entel takıldığı bir zamanda çevresindeki meraklı insanlara, dostlarına, okuyucularına ilmihal okumayı tavsiye ediyordu. Namazların tadil-i erkân üzere kılınmasını, gece namazlarına kalkılmasını, hanımlara iyi davranılmasını, çocukları adam yerine koyarak karşımıza almamızı, yollarda zikirle yürümemizi telkin ediyordu. Daha doğrusu müslüman olarak iç dünyamızı zenginleştirmek, çağa donanımlı bir müslüman olarak yetişmemiz için elinden geleni yapıyordu. Hem çocuklar için yapıyordu, hem de büyükler için.
Bu kitaptaki yazılara, kendi yatağında sessiz, sakin ve içten içe maveraî uğultularla akan bir nehrin zaman zaman coşup kabarması olarak da bakılabilir.
Cahit Zarifoğlu'nun deneme türündeki bu eseri, yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Şiir ve hikayeleriyle tanıdığımız Zarifoğlu, bu kitabında okuyuculara adeta bir rehber niteliğinde tavsiyelerde bulunuyor. Özellikle dini hayatımızı ve Müslüman kimliğimizle iç dünyamızı zenginleştirerek daha iyi bir yaşam sürmemiz için çeşitli öneriler sunuyor.
Yazarın tespitleri o kadar yerinde ki, geçmişten günümüze kadar yaşanan zulümler ve haksızlıklar hakkında kısa ama etkili bilgiler veriyor. Özellikle doğuda yaşanan olaylar ve diğer ülkelerdeki insanların duyarsız diktatörler karşısında yaşadığı felaketler ve vahşetlere bir kez daha şahit oldum.
Zarifoğlu'nun akıcı ve samimi üslubu, soyadına yakışır bir şekilde yüreğe dokunuyor. Yazarın daha önce okumadığım için üzüldüm. Başucu kitaplarımın arasına koyduğum bu harika eseri herkesin okumasını ve okutmasını tavsiye ederim.
Kitabın adıydı ilgimi çeken.Bir değirmense bu dünya biz de öğütülen buğday taneleri olmalıydık. Bu kitabında ağır bir dil yok, akıcı ama bir o kadar da üzdü tarih sahnesinden açtığı perdeleri seyretmek.
"1950'li yıllarda hunharca Müslümanların kafalarına çivi çakan Çinli ile, yerleşim merkezlerinin üzerine misket bombaları atan Yahudi, Afganistan'lı Müslümanları napalmla yakan kızıl Rus hep aynı insandır." (syf:220) Kitap özetle bu çerçevede ilerliyor. Günümüzde yine bu coğrafyalarda hüznün hakim olduğunu, zalimin ne kadar zalim olabileceğini gördüğümüz için çok da şaşırmıyoruz okuduklarımıza. Batı dünyasının Müslümana verdiği zararı, Müslümanların birlik olamayışını okuyoruz.
Kitap bitince bir heykeli anımsadım. Hani şu üst üste ibadet eden Müslüman, Hristiyan ve Yahudi heykeli..
Burada oynanan oyun belki de en acısı. Dünyadaki bütün Müslümanları ilgilendiren bu kutsal beldelerde, küfrü tam hâkim kılmak için Yahudi Faşizmi, başta Amerika olmak üzere bütün Batı devletlerinin desteğiyle faaliyet gösteriyor. Bu ülkelerden yağdırılan hadsiz hesapsız dolarlarla yapılan işleri, dünyaya, "Yahudi Mucizesi" diye propaganda eden Yahudi, İsrail'deki ve işgali altındaki Müslüman nüfusu tam bir ekonomik mahrumiyet içersinde tutuyor. Bu uygulama özellikle "Kudüs'ü Yahudileştirmeyi" amaçlıyor.
Yahudi menfaatlarına hafifçe sırt çevirmeye kalkan bir ABD başkanına, eyaletlerden birinin Yahudi valisi yaklaşıyor ve kulağına, Sayın başkanım, diyor, başınızı arı kovanına sokuyor, bir bakıma intihar ediyorsunuz. Başkanın hemen kendine çeki düzen verdiğini kaydetmeye lüzum var mı?