Bu hikâyede bir taraftan 1840 yılında o asrın sosyete hayatı bütün parlaklığıyla canlandırılırken diğer taraftan zulüm ve kan kokan Çar rejimine tam manasıyla derin bir nefretle bakılmaktadır. Bu derin nefret, fizyolojik bir hâdise olan kusma ile çok kuvvetli bir şekilde belirtilmiştir. Tolstoy kadına karşı duyduğu yüksek ve ilahi duyguları Ivan Vasilyeviç`e söylettiği şu sözlerle tasvir ettirir: “Siz gençler vücuttan, çıplak kol ve `bacaktan başka bir şey görmezsiniz. Hâlbuki bizim zamanımızda hiç öyle değildi. Benim aşkım şiddetlendikçe sevgilim gözümde o nispette mânevileşirdi. Siz sevdiğiniz kadınları hayalinizde soyarsınız bile. Ama bana göre “Alfons Kar’’in dediği gibi benim âşık olduğum kadında daima tunçtan elbiseler bulunur. Kadınları soymak şöyle dursun Hazreti Nuh`un oğlu gibi onları ayaklarına kadar örtmeye çalışırız.’’ Tolstoy, bu hikâyede çok güzel ve emsalsiz bir üslûpla balonun ihtişam ve parlaklığını, dansın ahenk ve sanatını canlandırdığı gibi, aşkın yüksek heyecanlarını, derin manevi ve ilâhî hazlarını da işlemiştir. İnsan bu hikâyeyi okurken o hayatı yaşarcasına yüksek bir heyecan ve derin bir zevk duymaktadır.