Aşka adanan bir yolcu: Şems-i Tebrîzî... Aşkla yanmak isteyen bir yalnız: Hz. Mevlânâ... Yüzyılları etkileyen bir buluşma: Konya. Ateş, hasret, ayrılık, fetret. Tekrar kavuşmak, ölüm ve yine yalnızlık. Külsüz dumansız yanan yalnızın düğün gecesi: Şeb-i Arûs... Konya selamlarında güvercinlerin tennuresi dokunurken Yeşil Kubbe`ye bir seda yükselir gök kubbeye; "Ah aşk! Şems’in gözlerinden Mevlana’nın kirpiğine düşen gözyaşları sen değil misin? Kavuşmanın secdesine eğilen semazenin nefesi sen değil misin? Peki ya kavuşma dergahında kıble, aşktan bükülen dizlere rahle sen değil misin? Sen Şems`i adak Mevlânâ`yı İsmail bıçağı eden değil miydin? Mevlânâ’nın gözlerine vurulan Şemsî mühür sen değil miydin? Sensin sen Sen kıblegâha nur Sen iklimlere zuhur Sen dillere destur Sahi sen aşk değil miydin? Ya hu! Bak Şems-i Tebrîzî hamûş olup sinemize vuruyor kan çığlığında. Duy ey aşk bak ne diyor: "Ölümümün gözlerinin önünde de olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş!
Aşk, bedene değil ruha duyulursa aşk olur. O sebeple aşkın cinsiyeti olmaz. Kimi zaman bir sohbettir aşk, kimi zaman yoldur aşk, kimi zaman ise yolculuğun ta kendisidir. Mevlana Şems arasındaki bağı anlatan muhteşem bir kitap serisi. Aşkı bulanlara selam olsun…
"Her yalnız âşık değildir; ama her yanmış aşkın kuytusunda yalnızdır. Ateşinden değil ateşsizliğinden yanmışım diyorum. Ey aşkın sesi, nefesi gel bir an evvel. Dinsin artık kıyametin gürültüsü."
"Başımı kesip kör kuyuya atsalar... Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar... Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar... Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar... Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım MevIâna'm seni. Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş."
Diğer mutasavvıflara kıyasla Şems ve Mevlana benim için oldukça değerli. Din anlamında bir değerden bahsetmiyorum. Aksi halde, kendini fıkıh ve kelam gibi ilimleri anlamaya adamış kişileri daha önemli bulabilirsiniz. Çünkü bunlar dini, din vasıtası ile dinin tanrısını anlamanın temel yoludur. Şems de bu ilimleri erken yaşta öğrenmiştir ancak bu ilimler onun için araçtır. Allah sevgisine götüren yoldur. Mevlana'nın kendisini kitap okumaya kaptırmasını da çokça eleştirmiştir keza. Onlar için aşk ilk sırada gelir. Ibn Arabi'nin dediği gibi, ilim yalnızca akılla öğrenilemez.
Fakat ben, iki velinin tek bir ruh oluşturmasını seviyorum. Birbirlerinin ruhunda kayboluyorlar. Bir bütün oluşturuyorlar ve muhtemelen bu da aşklarını ikiye katlıyor. Insan-ı Kamil sıfatı tek bir kişiye atfedilirken, iki sufinin ilişkisi sayesinde bir ruh olmalarına da uygun buluyorum.
Kitaptaki tek sıkıntı, noktalama işaretlerinin eksikliğiydi. Bu da anlam karmaşasına neden oluyordu ara sıra. Mevlana ve Şems'e ilgisi olanlar için güzel bir kaynak. Yorucu da değil içerdiği derin anlamlara kıyasla.