Maurice Leblanc’ın 20. yüzyılda yarattığı Arsen Lüpen efsane bir karaktere, ölümsüz bir ‘hırsız’a can veriyor. Arsen Lüpen’i diğer polisiyelerden ayıran en önemli özellik, onun kanunun yanında değil suçlu tarafta bulunmasıdır.Zamanla efsaneye dönüşen Arsen Lüpen adı, yazarının dahi önüne geçiyor. Maurice Leblanc da yarattığı karakter hakkında “Lüpen beni her yerde takip ediyor. O benim gölgem değil, ben onun gölgesiyim,” diyor. Herlock Sholmes’e Karşı’da Arsen Lüpen, ünlü İngiliz dedektif Herlock Sholmes’ün zekâsıyla karşı karşıya kalarak okurlara büyük bir mücadele sunuyor. Bu kitapla Maurice Leblanc, İngiliz meslektaşı Arthur Conan Doyle’e selam gönderiyor.
Öncelikle Arsen Lupen'in karşısındaki, bildiğimiz, alışık olduğumuz Sherlock gibi gelmedi bana. Maurice, sanki bambaşka birini yaratmış gibiydi. Aynı şey Watson için de geçerli tabii. Onları kendi bakış açısıyla değerlendirip yazmış olmasına rağmen oldukça akıcı bir şekilde çözüyordu gizemleri. Sherlock'u anlatan bir kitap yazsa, yazarının farklı olduğunu anlamak biraz zor olurdu gizem yönünden. Kitapta farklı konular ve karakterler vardı ancak Herlock ve Arsen Lupen değişmiyordu. Olayların birbiriyle bağlantısı ve ikisinin çatışmasını okumak müthişti. Amatörlükten uzak bir şekilde birbirlerini kovalamaları ve hangisinin kazanacağını bilememek eğlenceli kısmıydı kitabın. Diğer iki kitabı gibi bu da hayal kırıklığına uğratmadı. Henüz Arsen Lupen ile ilgili bir şey okumayan, özellikle polisiye ve Sherlock sevenlere şiddetle öneririm Maurice Leblanc kitaplarını.