Fakir bir babanın üç oğlu vardı. Büyük oğlunu dişinden, tırnağından artırarak okumaya göndermişti. Bunu bir ilim adamı yapacaktı. Küçük oğluna ise ilerde kendi dükkanını bırakacaktı. Ortanca oğluna gelince; buna verecek hiçbir şeyi kalmıyordu. Hatta buna bir ad bile koymamıştı. Önemsizliğini göstermek üzere onu daima Keloğlan diye çağırırdı. Böylece bütün mahalleliler arasında onun adı Keloğlan kalmıştı.