Alice ve ablası çimenlerin üzerinde oturuyorlardı. Ablası kitap okuyordu, ama Alice’in okuyacak bir şeyi yoktu. Ablasının kitabına baktı. İçinde hiç resim yoktu.
“Resimsiz bir kitabın ne yararı var?” diye merak ediyordu. Çok sıcak bir gündü. Alice “Öyle uykum var ki,” dedi kendi kendine. Ağaçtan düşen bir yaprak gördü ama ona bakamayacak kadar uykuluydu.
Bu sırada yakınından beyaz bir tavşan geçti. Bu her gün olan bir şey değildi, ama Alice aldırış etmedi. Hatta tavşan kendi kendine, “Ah! Ah! Çok geç kalacağım!” dediği zaman bile pek ilgilenmedi.
Ama tavşan cebinden bir saat çıkarıp baktığında ilgilendi.
“Cebi olan bir tavşan..?” diye sordu Alice kendi kendine. “Ve içinde bir saat..?” Yerinden fırladı ve Tavşan’ın ardından koştu. Onu büyük bir tavşan oyuğuna girerken gördü.
Alice de oyuktan içeri girdi. Geri nasıl çıkacağını düşünmedi bile.