“Şimdi evde olmak vardı!” diye düşündü zavallı Alice. “Ne büyürdüm ne küçülürdüm ne de tavşanlardan ve farelerden azar işitirdim! Keşke o tavşan deliğinden hiç girmeseydim. Ama... Offf! Okuduğum masallarda hep böyle olaylar vardı ve o kadar hoşuma giderdi ki! Hep öyle macera dolu bir hayatım olsun isterdim. İşte şimdi tam ortasındayım! Benim hayatım da bir masal olarak yazılmalı. Ya da ben büyüyünce yazarım.”
“Zamanınızı cevabı olmayan bilmeceler sormak yerine, daha iyi şeyler yaparak değerlendirebilirsiniz!”
“Zamanı benim gibi algılasaydın böyle düşünmezdin!”
“Ne demek istediğinizi anlamıyorum!”
“Anlamazsın tabi!” dedi Şapkacı küçümseyerek. “Bahse girerim hiç zamanla konuşmamışsındır da” diye ekledi.
“Sanırım hayır! Ama sabahları okula giderken zamanla yarışmak zorunda kalırım.”
“Yenilmeye hiç gelmez o! Eğer onunla aranı iyi tutarsan onu istediğin şekilde yönlendirebilirsin. Diyelim ki dersin dokuzda başlıyor. Zamana fısıldaman yeterli. Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi ve bir de bakmışsın ki saat bir buçuk olmuş yani yemek vakti!”