Önümüzü göremediğimiz, gördüklerimizin de hayır mı şer mi olduğunu seçemediğimiz bugünlerde var olan aklımıza mümkün olduğu kadar mukayyet olmamız lazım. Sağlam ve sağlıklı bir akıl bugün bize her zamankinden fazla lazım. Fakat herkes elbirliği etmiş bizi aklımızdan etmek için uğraşıyor.
“Herkesin aklı kendisine yetsin. Kimse kimsenin zebunu olmasın,” diye yola çıkıldı; düşürülecek son kale olarak ne hikmetse hedefe akıl konuldu. Bir yandan ‘operasyon’, ‘manipülasyon’, ‘promosyon’, ‘propaganda’ vb. gibi muhtevasından haberdar olmadığımız için dilimizde de karşılığı olmayan tabirler havada uçuşuyor, bir yandan da tarihin kaydettiği en büyük safsatacılara bile parmak ısırtacak mugalata türlerine tanık oluyoruz. Ne yapacağız, nasıl yapacağız da aklımıza mukayyet olacağız?
Öncelikle aklın tuhaf bir cenderenin içerisinde olduğunu bilmemiz lazım. Eskilerin nazarında eğitimin esası aklı iştihanın bu cenderesinden kurtarmaktan ibaretti. Bütün masallar, bütün mitoslar bunu anlatır ve bunu bu tutsaklığın esrarengiz tabiatı sebebiyle bu kadar esrarlı anlatırlar. Oysa biz iştihayı gözü dönmüş tamah yaptık ve aklın başına musallat ettik.
Akıl Sağlığı, Tartışma Sanatının İncelikleri’nin bıraktığı yerden devam ediyor ve bir adım daha öteye taşıyor aklın müdafaasını...