Jack London, bu romanında çağının bilimsel verilerinden ve özellikle Spencer, Darwin ve Huxley`den yararlanarak ilkel yaşamı ve insanın insan olma serüvenini acılı bir dille anlatır. `Ademden Önce`de anlatılan olaylar öylesine canlı, öylesine etkilidir ki, okur zaman zaman kitabın akışına kendini iyice kaptırarak, insanoğlunun ilkel bir yaratık halinden insan haline dönüşümünü görür gibi olur. Jack London bu yapıtıyla ulaştığı başarının farkında olduğu içindir ki coşkuyla açıklamıştı bunu: "Gelmiş geçmiş en ilkel öykü budur."
Adem'den önce nasıl bir dünya olduğunu hiç düşündünüz mü? Gerçi Adem'den önce demek pratik olarak mantıklı değil. Yazarın da bu başlığı seçmesinin sebebi sanırım başlıkla içeriğin kapsam bakımından karşıtlığından yararlanarak dikkat çekici olmasını istemesi. Keza Adem'i kabul ettiğinizde Adem'den öncesinde insan varlığını yok saymanız gerekir çünkü Adem bir başlangıçtır.
Dini bir başık seçtiği için kitaba başlayacağım zaman, insandan önceki canlıları mı anlatacak diye düşünmüştüm. Fakat yanılmışım.
Evrimi temel alarak mükemmel bir kurgu oluşturmuş. Üç primatın aynı anda yaşaması gibi, anatomik yanlışlar gibi 19. Yüzyıl bilgisine dayanan hatalar yapılmış. Ara türlerin birbirine denk geldiği zamanlar olmuş ama ağaçta yaşayanlar, yarı ağaç yarı meydanda yaşayanlar ve ateş adamlar diye bahsedilen muhtemelen bizim eski atalarımızın hepsi aynı anda ve bu kadar iç içe yaşamamış. Iki ara türün karşılaşıp yeni türler oluştuğunu da duymuştum. Kitapta bundan bile bahsediliyor.
Jack London'ın ayrı iyi bir hayal gücü var. Mesela Beyaz Diş'i okurken çok başarılı bir şekilde bir hayvanın gözünden bakabiliyordum. Bu kitapta da atamız olacak pirimatların yerine koyabiliyorsunuz kendinizi. Sanki onlarla birlikte daldan dala atlıyormuş gibi heyecanlandım okurken.