"Dünyadaki en garip yaratık hiç şüphesiz insanoğlu... Bir kartal gibi uçmak istiyor ama kanatları yok. Bir aslan kadar kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. Onu ne kadar noksan yaratmışsın ey Tanrı! Üstüne üstlük bir de onu cezalandırmak için noksanlarını idrak etme yeteneğini de vermişsin."
"Mutlak olana ulaşmanın mümkün olmadığını idrak eden, hiçbir şeye inanmayan kimseye, her şeyi yapma izni verilmiştir ve korku duymadan ihtiraslarının peşinden gidebilir."
"Kitleler her zaman böyledir... Belirsizlikten her zaman korkarlar, bu yüzden açık bir yalanı ulaşılmaz gerçeklere yeğ tutarlar. Hele bu yalanlar ne kadar ulvi ve yüksek olurlarsa, değerleri de o kadar artar."
Ahmet Haldun Terzioğlu'nun Alamut ve Hasan Sabbah'ı anlatan kitabında verilen bilgilerle bu kitap arasında birçok fark gözüme çarptı. Hasan Sabbah konusu yanında, Selçuklular'ın yıkılışını da anlatıyor.
Hasan Sabbah'ı peygamber olarak görüyorlar bu kitapta. Ölülere etki edebildiğini ve istediği insanları cennete gönderebildiğini iddia ediyorlar.
Ayrıca Türkler'i Yecüc ve Mecüc soyundan gelen melez bir şeytan ırkı olarak görüyorlar. Oysa Haldun'un kitabında Türkler ile bir sorunu yoktu Seyduna'nın. Yalnızca Abbasi halifesini desteklemelerini ve Nizam-ul Mülkün Şii düşmanı olmasını yargılıyordu. Hatta o kitaba göre Türklerin savaş gücünden etkilenen Sabbah, bu alanda komutaya Türk bir askeri getiriyor. Fakat Bartol'un kitabında Sabbah, inançlı da değilmiş. Imamiyeti takip etmesindeki tek sebep Abbasi halifesini yıkmakmış. Bunun sebebi de Abbasilerin Türklerin elinde oyuncak olmasıymış. Türklerden at hırsızı şeklinde bahsediyor.
Sonuçta, karşımıza iki farklı Hasan çıkıyor. Birisi inançlı bir mümin, ikincisi ise hırslarının peşinden giden bir müşrik. Hangisi olduğuna karar vermek de birkaç kitap okumakla mümkün görünmüyor bence.