"Ben ülkemizde insanın insana karşı beslediği nefretten ve bu nefretin parçaladığı bir toplumdan başka bir şey görmüyorum. Bu koşullar altında düş ürünü bir 'gerçek'e bağlanarak kendimizi avutmanın kime ne yararı olur?"
"Her şeyden önce, kadını evinin dışında görmekten büyük bir rahatsızlık duyuyoruz, çünkü buna alışkın değiliz. Sonra da kendimizi haklı çıkarmak için bunun ahlak kurallarına aykırı, uygunsuz bir şey olduğunu söylüyoruz. Her şeyin temelinde gelenekler vardır, savunulan düşünceler yalnızca bahanedir."
"Sınırları olmayan bir şey açıkça görülemez. Sonsuzluk bize kendisini göstermek için biçimlenmek zorundaydı, yoksa onu nasıl görebilirdik? Biçimlenmeyen bir şey kusursuzluğa erişemez. Nasıl düşünce sözcüklerle kusursuzlaşırsa, sonsuzluk da biçimle öyle kusursuzlaşır."
Konusunu araştırdıktan sonra okumak konusunda tereddüt ettiğim ilginç bir kitaptı Gora. Hint asıllı Rabindranath Tagore isimli yazarın uzun yıllar Emek vererek yazdığı, bir romandan çok daha fazlası olan ve Hindistan toplumuna dair birçok perspektiften farklı düşüncelere ve yaşam tarzına yer veren akıcı bir kaynak olduğunu düşünüyorum.