İnsanlığın trajedisi, onu güçlü kıldığını sandığı vasıtaların (bilim, teknoloji vb.) aynı zamanda onun kuyusunu kazması, onun güçsüzlüğünün sebebi de olmasıdır.
Kristof Kolomb' un adamlarının nice yerliyi suçiçeği mikrobu bulaşmış battaniyeleri bile isteye -biyolojik savaşın ilk örneği!- öldürdüğünü, yerli bebeklerini köpeklerine yem yaptıklarını, İncil-barut-alkol sacayakları üzerinde zalim bir sömürgeciliğin boy verdiğini bugün biliyoruz.
Ölümün inkârı, giderek hayatın inkârına dönüşmekte; varoluşsal nevroz, insan ruhunu yurt Gaye yokluğu, modern tecrübeyle birlikte bir gulyabani gibi insanın yolunu kesmekte, hayat anlık hazların doyurulduğu bir ritüeller dizisi olarak algılanmaktadır.
Goethe Genç Werther'in Acıları'nı yayınladıktan bir süre sonra, Almanya'nın değişik bölgelerinde gençler arasında görülen intihar salgını, intiharın iletişim araçlarıyla yaygınlaşabileceğinin ilk örneklerinden biriydi. Antik Isparta'da bin yıllar öncesinde görülen ve kadınlar arasında hızla yayılan bir intihar salgınının önü ise, ilginç bir önlemle alınmıştı: Devrin idarecileri intihar ederek ölen kadınların bedenlerinin şehrin meydanında çırılçıplak teşhir edileceğini ilan ettikten kısa bir süre sonra, salgın bıçakla kesilmiş gibi bitivermişti.
Bugün kitle iletişim araçlarıyla intiharın özendirilmesi, Goethe'nin ünlü eserine atıfla, Werther Etkisi olarak isimlendirilmektedir.
Kemal Sayar'ın okuduğum ilk kitabıdır "Ruhun Labirentleri". Yeryüzünde şu veya bu topluluğu biricik kılan şey nedir sorusuyla karşılıyor bizleri. İnsanları bir araya toplayıp benzerlikler arasında tasnif etmeye yeltenen bir bilim anlayışına karşı, insanın biricikliğine vurgu yapan ve farklılıkları gözeten bir alternatif anlayışının yolculuğuna çıkıyorsunuz. İnsanı anlamak için tarihe ve topluma bakmak gerekir diyor sayın yazar. İlmek ilmek işliyor satırlarında her bir bilgiyi.
Benlik, kişilik ve kişilik bozuklukları kavramlarının kültürel okumasını yaparken, bilginin dini, tarihi ve kültürel doğasına da atıfta bulunuyor. Benliğin boşluğu, beden, bellek ve kimliğin buluştuğu yer, aile ve çocuk, kimliklerin aşınmasına dair derin konularda araştırmalar yaparak geniş bir coğrafyadan derlenen cevaplarla Ruhun Labirentleri'nde geziniyorsunuz.
Yazarın kalemi akıcı, konuları merak uyandırıcı ve manevi eksiklerimizi tamamlayıcı kıvamda. İyi ki okudum dediğim bir kitap oldu. Ethem Bakır'ın İrade Terbiyesi kitabı tadındaydı. Kesinlikle herkesin kütüphanesinde bulunması gereken kitaplardan biri olmalı.