Kadının yüreği zamanla ya da mevsimle değişmez ; sonsuza kadar ölse bile asla yok olmaz . Kadının yüreği savaş yerine dönen bir kır gibidir ; ağaçlar kökünden söküldükten , çimenler yandıktan , taşla kanla kızıla boyandıktan ve toprağa kemik ve kafatası ekildikten sonra , sanki hiçbir şey olmamış gibi sakinleşir ve sessizlik çöker ; çünkü belli aralarla bahar gelir ve güz gelir ve işlerinin başına geçerler .
Yanıma gel, ey yüce ölüm, ruhum eridi mum gibi seni beklerken. Yaklaş ve kır şu hayatın zincirlerini, onları sürüklemekten usandım artık. Ey muhteşem ölüm, gel bana, meleklerin bana söylediklerini insanların diliyle söylediğim için beni bir yabancı gibi gören insanların arasından al beni. Gel bana ve acele et, insanoğlu kendisi gibi paraya doymayan, benden daha zayıf olanları sömürmekten vazgeçmeyen biri olmadığım için beni yüzüstü bıraktı, unutuşun gizli köşelerine sürdü beni. Gel bana, ey tatlı ölüm, gel al beni, hemşerilerimin bana ihtiyacı yok çünkü. Aşk dolu göğsüne bastır beni. Ne bir annenin öpücüğünü tadan ne bir kız kardeşin yanağına dokunan, ne de iç çeken bir kadının dudaklarını öpen şu dudaklarımı öp artık... Çabuk sarıl bana, ey ölüm, sevgilim!..