Geçmişe ya da geleceğe, düşüncenin özgür olduğu bir zamana, insanların birbirinden farklı olduğu ve tek başına yaşamadığı, hakikatin var olduğu ve yapılanların silinemediği bir zamana...
Yine bir dystopia eseri ve yine yazılanlara empati kurarak her birkaç sayfada sinir krizleri geçiren zavallı okurlar...
Son Ada'da, 1984'te, Hayvan Çiftliği'nde ve Fahrenheit evreninde de sürekli olarak aklını gerektiği gibi kullanamayan insanların gözlerinin önündekini fark etmeyişlerine ya da bir ihtimal umursamayışlarına öfkelenmemek elde değil.
Ülkemizde de çok okunanlar arasında olduğunu düşündüğüm 1984, anti utopia türünde yazılmış ustaca planlanmış bir eser. Okyanusya isimli bir ülkede, tek ve mutlak bir gücün iradesi altında yaşayan insanlar anlatılıyor.
Kitabın ana karakterleri, kitabın adından da anlaşılacağı üzere dört ayaklı hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan bu hayvanlar artık sömürülmek istemedikleri için onları sömüren insanlara karşı başkaldırırlar. Eşitlik isterler, aynı şartlarda yaşamak, özgürlük ve adalet.. bir yoldaşlık yolculuğu başlar aralarında. Dizginler, yularlar, meşin göz siperleri ve onur kırıcı yem torbaları, avluda çöplerin yakıldığı bir ateşe atılır. Ve tabi ki bir lider belirlenir. Kurallar koyulur, yedi emirlik bir liste çiftliğin duvarına yazılır. 7. emire göre " bütün hayvanlar eşittir."
Evet, belli bir süre eşittir. Fakat zamanla işler değişir. Emirler kelime oyunlarıyla, lider olan domuzlar tarafından onların menfaatleri doğrultusunda dönüşüme uğrar. "Bütün hayvanlar eşittir, ama; bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir" olur. Çevirmenin yorumuyla "bir baskı biçiminin yerini, başka bir baskı biçimi almıştır." Hayvanların eski efendileri insanlar ile yeni efendileri domuzlar bir aradadırlar artık. İnsanlar domuzlara, domuzlar insanlara dönüşmüştür, ne acı.
Ne kadar masal kitabıymış gibi görünse de aslında sonu korkunç sonla biten eleştiri ve yergi temalı bir kitaptır hayvan çiftliği.