Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocukluklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözüküyor.
Kalbimin merkezindeki özbenliğim daima uyanıkığı ve ahlaki zorunluluklarla psikolojik gerçek arasındaki farka işaret ediyordu. İster bu dünyaya, isterse öteki dünyaya dair olsun bu her konuda böyleydi. Örneğin, dini ele alalım. Tanrıyı sevmeniz gerekiyordu ve ben bunu sorgulamadım. Yaklaşık on dört yaşına dek tanrıya ve hakkında söylenenlerin doğru olduğuna inandım.
Meslek hayatımın başlarında insanın istemeden yanlış bir şey yapabileceğini öğrendiğim gibi, çok geçmeden insanın aynı zaman da ne yapacağının farkında olmadan ya da yaptığının neden yanlış olduğunu bilmeden yanlış bir şey yapabileceğini de öğrendim. Açıklanamayacak kadar üstü kapalı ve açıkça dile getirilmek için fazlasıyla rezil günahlar vardı.
Özgürlük ve bireyselliğin ortadan kaldırıldığı bir toplumda bile vatansever şarkılara ve zaferleri öven ya da özenli bir dalkavuklukla hazır lanmış kahramanlık baladlarına ihtiyaç olacakhr; ve bu tür şiirler sanatsal değerlerini kaybetmek zorunda kalmadan sipariş üstüne ya da ortaklaşa yazılabilir.
Düşünce özgürlüğü; insanın gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini aktarabilme özgürlüğü olduğu kadar kurmaca olgular ve duygular yaratmak zorunda bırakılmama özgürlüğüdür de.
Tam bir George Orwell kitabı! Bir kitabı okuduktan sonra bu kitaptan ne öğrendim sorusuna aldığım cevaba göre değerlendiririm. Bazı kitaplarda dil akıcıdır, dizi izler gibi bittikten sonra televizyonu kapatır normal hayata devam ederiz. Ancak bazı kitaplar da beklediğinizden büyük mesajlar, etkiler bırakır. İşte bu öyle bir kitap.
İngiliz sömürgeciliğinin allanıp pullanarak günümüzde bile sevimli gösterilmeye çalışması kitapta da söylenildiği gibi daha büyük parçalar koparmak istedikleri için ve bu konuda oldukça başarılılar. Çünkü biz de Dr. Veraswami gibi onların bize medeniyet getirdiklerine, medeniyet timsalleri olduklarına inanmış ya da inandırılmışız… Ana karakter Flory İngiliz ama bir Hintliden daha Hintli. Ben yüzündeki doğum lekesinin de buna bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Bu lekeden dolayı tam bir “beyaz” değil ama tam “kara” da değil. İki millet arasında kalmış bir karakter. Benim en sevdiğim karakter Flory oldu.
Çiftlikte yaşayan hayvanların , insanların onlara karşı olan tutumlarından rahatsız olmalarıyla başalayan ayaklanma sonrasında kendi içlerindeki çatışma ve olayları anlatmakta.
Yine bir dystopia eseri ve yine yazılanlara empati kurarak her birkaç sayfada sinir krizleri geçiren zavallı okurlar...
Son Ada'da, 1984'te, Hayvan Çiftliği'nde ve Fahrenheit evreninde de sürekli olarak aklını gerektiği gibi kullanamayan insanların gözlerinin önündekini fark etmeyişlerine ya da bir ihtimal umursamayışlarına öfkelenmemek elde değil.
Ülkemizde de çok okunanlar arasında olduğunu düşündüğüm 1984, anti utopia türünde yazılmış ustaca planlanmış bir eser. Okyanusya isimli bir ülkede, tek ve mutlak bir gücün iradesi altında yaşayan insanlar anlatılıyor.
Kitabın ana karakterleri, kitabın adından da anlaşılacağı üzere dört ayaklı hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan bu hayvanlar artık sömürülmek istemedikleri için onları sömüren insanlara karşı başkaldırırlar. Eşitlik isterler, aynı şartlarda yaşamak, özgürlük ve adalet.. bir yoldaşlık yolculuğu başlar aralarında. Dizginler, yularlar, meşin göz siperleri ve onur kırıcı yem torbaları, avluda çöplerin yakıldığı bir ateşe atılır. Ve tabi ki bir lider belirlenir. Kurallar koyulur, yedi emirlik bir liste çiftliğin duvarına yazılır. 7. emire göre " bütün hayvanlar eşittir."
Evet, belli bir süre eşittir. Fakat zamanla işler değişir. Emirler kelime oyunlarıyla, lider olan domuzlar tarafından onların menfaatleri doğrultusunda dönüşüme uğrar. "Bütün hayvanlar eşittir, ama; bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir" olur. Çevirmenin yorumuyla "bir baskı biçiminin yerini, başka bir baskı biçimi almıştır." Hayvanların eski efendileri insanlar ile yeni efendileri domuzlar bir aradadırlar artık. İnsanlar domuzlara, domuzlar insanlara dönüşmüştür, ne acı.
Ne kadar masal kitabıymış gibi görünse de aslında sonu korkunç sonla biten eleştiri ve yergi temalı bir kitaptır hayvan çiftliği.