19.yy Victorian döneminin en ünlü yazarlarından Charles Dickens, yine bu dönemin ekonomik gelişme, yoksulluk, sömürü gibi öne çıkan konularını anlatan bir magnum opus yaratmış.
Dürüst olmak gerekirse kitap oldukça sıkıcıydı. Ismini çok duymuştum ve beklentim de yüksekti. Ancak karakterlerde bir şeyler eksikti ve hiçbirine yakınlık hissedemedim. Görünürde bir sorun olmasa da okurken keyif alamadım.
Evet, verilmek istenen mesajı kolayca anlıyorsunuz. Fransız Devrimi'ne neden olan olayların insanları nasıl intikam ve öfke yoluna ittiğini anlamak zor değil. Hatta henüz kişisel nedenleri bilmeden bu kadar da abartılmaz, dediğim durumlara sonradan sempati bile duydum.
Haksızlık, yine zengin aristokratların, elinde olan imkanlarla hayatın tadını çıkarmak yerine sadistliklerini gizleyemeyip insanların azıcık yemekleri, emekleri ve hatta bedenleri üzerinde hak iddia etmeleri doğal olarak sömürülen halkı kör bir şekilde adaletten uzak bir intikam arayışına itiyor.
Charles Dickens, Christmas Carol kitabının da yazarı olan Victoria döneminin en ünlü yazarlarından birisidir. Zor Yıllar kitabında, yaşadığı İngiliz toplumunun sosyal ve ekonomik eleştirisini yapar. Bunu yapmak için kendine farklı tiplerde karakterler belirlemiş.
Bir tanesi insanı hesap makinesi olarak gören, her türlü hayal gücünden yoksun olan ve sürekli karşımıza çıkacak olan iki ana karakterdir. Bunlar yaşamı matematik ve formüller üzerine değerlendirirler. Diğer yandan bu insanlara tamamıyla akılcı diyemeyiz. Çünkü aslında duygudan yoksun ve mantık doğrultusunda hareket eden bireyler değiller. Bunu kendi çıkarları adına aldıkları kararları okurken de görebilirsiniz.
Ufak bir örnek verecek olursam belki de torunu yaşındaki bir kız bir kızla evlenmek istemesini söyleyebilirim. Çünkü mantıklı bir birey, o kadar genç yaştaki bir kızın kendi olgunluğuna denk olamayacağını, zaman zaman hatalar yaparak mantığın dışına çıkacağını öngörebilir.
Bir diğer tür ise bu karakterlerden birinin ailesine dâhil olan çocuklardır. Çocuklar hesap makinesi olan ailelerinin ve kendi çocuksu hayal güçlerinin arasında kalmışlardır. Ikisi arasinda taraf seçemedikleri için bocalayıp dururlar ve sonunda ruhlarını bir anlamda kaybederler.
Üçüncü tip insanlar ise bir sirkte/fabrikalarda çalışan ve tamamıyla insani duygularıyla yaşamlarını sürdüren kişilerdir. Elbette bunları okurken de göreceğiniz gibi alt sınıfa aitlerdir.
Sanırım yazarın burada vermek istediği mesaj, döneminin Ingiltere'sinde insani duygularıyla yaşamaya çalışan birinin para kazanamayacağı ve ekonomik anlamda hep daha aşağıda kalacağıdır. Onların aksine insanları hesap makineleri olarak gören, kendi ailelerine karşı bile hiçbir sempati beslemeyen acımasız diyebileceğimiz insanlar ise ekonomik anlamda yönetici konumundadır.