Meraktan acı çeker gibi gözüken yüzündeki “ lütfen doğru söyle “ diyen şefkatli ifadenin yerinde, “ lütfen yalan söyle ve beni üzme!” diye yalvaran bir bakış belirdi.
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur... Dilerim Tanrı'dan ki, sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!
Karşılaştığı her zorlukta çocuğuna yardım eden anne-baba, sürekli başkalarından yardım bekleyen, kendi beceri ve yeteneklerine güvenemeyen kişiler yetiştirir.
Kitaplar gece okunur. Sinema, tiyatro ve müzik gösterileri gece olur. Gece sarhoş oluruz, gece kumar oynarız. Her şeyden arınmış, çıplak vücut geceye aittir. Vücutlar gece birbirine değer, bir araya gelir.(…) Çıplaklık geceye özgüdür, gündüze değil. Geceleri âşık olur, birbirimize aşkımızı geceleri ilan ederiz. Gündüzler bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ama geceler bizi yeniden âşık eder, bize “seni seviyorum” dedirtir. Gündüzleri söylenen “seni seviyorum'lar geceye gönderme yapar.
“İnsanlar neden gümüş, altın ve elmas gibi ışıltılı maddelerin değerli olduğunu düşünürler acaba Bir söylentiye göre suyun ışıltısı eski insanlar için hayat demekmiş. Işıldayan su temiz sudur. Sadece içilebilen, hayat veren su şeffaftır. İnsanlar çölleri, ormanları, kirli bataklık gölgelerini kafileler halinde dolaşırken, uzaktan beyaz beyaz ışıldayan suyu keşfettiklerinde hissettikleri şey muhtemelen acı bir keyif olmuştur. Hayat olmuştur. Güzellik olmuştur.”