“İkimizde gerçekten iyi ve güzel bir şey bilmesek de; ben yine ondan iyi bir durumdayım; çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini zannediyor. Ben bilmiyorum fakat bildiğimi de düşünüyorum. Demek ben ondan biraz daha bilgiliyim; çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorum.”
Sokrates’e göre bilgi ve erdem birdir; şu anlamda ki bilge insan, neyin doğru olduğunu bilen kişi, ayrıca doğru olanı yapacaktır. Başka bir deyişle, hiç kimse bilerek ve amaçlayarak kötülük yapmaz; kimse kötülük olarak kötülüğü seçmez.
Mustafa ve eşi Mesude Ege’deki bir balıkçı kasabasında yaşamaktalar. Deniz aşığı olan bu aile geçimlerini de balıkçılık yaparak sağlamakta. Kitapta bir çok sorun ele alınmaktadır biride dünyada da hassas bir konu olan Mülteci sorunudur. Denizlerede yitip giden hayatlar. Mustafa ve Mesudenin mülteci bir ailenin yeni doğan bebeği Samirle hayatlarının kesişmesiyle ele alınmıştır.
“Birbirlerini böyle nasıl sevdiler?” Derseniz ben de derim ki asıl ciddi aşkı dil söylemeden önce insanın gözleri, çehresi hal ve tavrı onu meydana koyar.
Çiftlikte yaşayan hayvanların , insanların onlara karşı olan tutumlarından rahatsız olmalarıyla başalayan ayaklanma sonrasında kendi içlerindeki çatışma ve olayları anlatmakta.
Kitap kısa hikayelerden oluşmakta. Kitaptaki her hikaye insan yaşamındaki bir olaya değinmekte. Kitabı okuduğunuz da bir çok insanın hayat hikayesine konuk oluyorsunuz.