İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtır. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, “ bir takım yabancılar beslemekti.”
Banker Zarifi’nin anı kitabında okuduğu sözleri hatırladı birden. ”Dünyanın hiçbir yerinde servetler, İstanbul’daki kadar çabuk el değiştirmez.” yazıyordu.
Devlet büyük bir ailedir. Onun bireyleri sizin küçük kardeşlerinizdir. Aşağı tabakanın kusurları, kısmen yukarı tabakanın duyarsızlığından ileri gelmektedir.
Kitap öncelikle yazarın hayatını anlatmakta sonrasında da asıl konudan söz etmekte. Finlandiya’nın kurtuluşunu ve yükselişini anlatmakta. Avrupa’nın kuzeyinde bulunan ülke sert bir iklime sahiptir ve ülkede maden adına hiçbir şey bulunmamakta. Fakir bir ülkedir. Yıllarca isveçlilerin yönetimi anlatında bulunmuştur sonrasında Rus yönetimine geçmiştir böylelikle bağımsızlık için ilk adımlar atılmıştır. Finlandiya’nın bağımsızlık mücadelesini yazar o kadar güzel şekilde ele almışki kitapdan etkilenmemek elde değil. Anlatım oldukça sade ve kitap hızlı ilerlemekte.
Ülke halkının büyük bir kısmının ,böyle kabalık ve bilgisizlik içinde kalmasına seyirci kalmak ayıptır. Uygarlık ışığıyla aydınlanan her bir kimsenin buna ilgisiz kalması cinayettir.
Masum kalbiyle bazen güldüğümüz bazen de ağladığımız ama her günü başka bir mücadele içinde geçirdiğimiz bu hayatta ne için var olduğumuzu düşünüyordu.
“İkimizde gerçekten iyi ve güzel bir şey bilmesek de; ben yine ondan iyi bir durumdayım; çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini zannediyor. Ben bilmiyorum fakat bildiğimi de düşünüyorum. Demek ben ondan biraz daha bilgiliyim; çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorum.”
Sokrates’e göre bilgi ve erdem birdir; şu anlamda ki bilge insan, neyin doğru olduğunu bilen kişi, ayrıca doğru olanı yapacaktır. Başka bir deyişle, hiç kimse bilerek ve amaçlayarak kötülük yapmaz; kimse kötülük olarak kötülüğü seçmez.
Mustafa ve eşi Mesude Ege’deki bir balıkçı kasabasında yaşamaktalar. Deniz aşığı olan bu aile geçimlerini de balıkçılık yaparak sağlamakta. Kitapta bir çok sorun ele alınmaktadır biride dünyada da hassas bir konu olan Mülteci sorunudur. Denizlerede yitip giden hayatlar. Mustafa ve Mesudenin mülteci bir ailenin yeni doğan bebeği Samirle hayatlarının kesişmesiyle ele alınmıştır.
“Birbirlerini böyle nasıl sevdiler?” Derseniz ben de derim ki asıl ciddi aşkı dil söylemeden önce insanın gözleri, çehresi hal ve tavrı onu meydana koyar.