Acımak… İnsan neye acır? Kendine mi? Pişmanlığına mı? Geçip giden zamana mı? Yaşanması mümkünken yaşanamayanlara mı? Reşat Nuri, öğretmen karakteri Zehra ve babasının hikayesi üzerinden cevabını arıyor sorunun. İnsanın duygu ve mantık arasındaki dengeyi sağlamaya çalışması üzerine kurgulanan bir eser. Hayatı boyunca duygularıyla hareket bir baba ve tüm duygulardan arınmış bir şekilde mantığıyla hareket kızı. Zıt karakterli bu baba kızın bugün yazılsa muhtemelen tv programlarına konu olacak hikayesi. Onların özelinde gelişen olay örgüsünde Anadolu insanını, toplumdaki çarpık aile ilişkilerini, bürokrasinin rezil durumunu gözlerimizin önüne seriyor. Tam bir toplum analizi yapmış yazar. Okurken asla sıkmayan, sonraki sayfayı merakla çevirdiğim, bazen Zehra’ya bazen de Mürşit’e kızdığım ama en sonunda da Mürşit için üzüldüğüm bir kitap oldu.