Ben sevdim bu "yeraltı edebiyatı"nı haa. Sen her haltı ye, çal, çırp, öldür, ırza geç, sonra ne bir ceza ne ufak bir vicdan azabı, bembeyaz sayfa açıp hayatına devam et. Ne güzel. İşte yeraltında işler böyle yürüyor. Olan bizim zavallı Raskolnikov'a oldu. Gitti salak gibi itiraf etti. Kardeşim işte öykünü Fyodor Dostoyevski 'ye yazdırırsan olacağı bu, adam Yeraltından Notlar 'ı yazacağına yeraltı romancısı olsaydı böyle olmazdı.
Kerem tarihteki meşhur âşıklar arasında en şapşiği olabilir. Aslı'sının peşinden koşarken dağa taşa uçan kuşa çamaşır yıkayan kızlara türkü söyleyip duruyor. Maşallah çok yetenekli bugün olsa infuluzur olur çıkardı başımıza, o Aslı'nın değil, Aslı onun peşinden koşar ve Kerem'e DM'den yürürdü. Bize de yukarı kaydırmak düşerdi. Ama Aslı'yı soyup muradına ermeye çalışırken ateşinden yanıp kül olmuş. Hiç eğlence sektörüne uyan bir final değil. Bu arada Anadolu versiyonu ile Azerbaycan versiyonu arasında pek fark yok aynı hikayeyi ikinci kez okumak gibi oldu
Alkollüyken 1. Araç kullanmayın 2. Kitap yazmayın. Kitap yazasınız gelirse kalemi kağıdı alkol almamış bir arkadaşınıza emanet edin. Çevrenizde alkollü olup kitap yazmaya kalkan birini görürseniz engel olun. Unutmayın, alkol tüm kötülüklerin anasıdır.
Acımak uzunca bir novella. İki günde bitirdim. İkinci gün elime alınca bırakaladım. Kitapta çok güzel bir olay örgüsü var ama bu olay yetenince derinlemesine işlenmemiş, fazlasıyla aceleye getirilmiş hele finalde bu aceleyi daha bariz hissediyorsunuz. Bir edebiyat başyapıtı olabilecekken gölgede kalmış. Uyarlama dizisi olmasa bu kadar bile popüler olmayabilirdi. Kısacası yazık olmuş; hem Mürşit efendiye hem kitaba.
Lev Tolstoy'un aynı adlı ölümsüz eserinden uyarlanan Korstantin Levin yakında Kanal D'de
Hikayeyi herkes biliyor. Ben sadece kendi tespitlerimi aktaracağım: 1.(Numara koymak işe ayrı bir ciddiyet katıyor) Kadının aldatması bugün için sıradan bir konu olabilir hatta o gün için de. Ama olaya kadın ve cinsellik dışında bakması yönüyle (bkz Decamaron) belki de ilk eser. (Belki de değil. Edebiyat tarihçileri yazsın). Ancak Üstad bir taraftan da bak yaramazlık yapmayın başınıza neler neler gelir diye ahlaki bir ders vermeyi de ihmal etmemiş.(Bkz insan ne için yaşar.) 2. Anna subay Vronski ile karşılaşıyor, sonra ondan kaçmaya başlıyor, acaba âşık mı oldu derken bir bakmışız sevgililer. Peki arada ne oldu, bilmiyoruz. Levin'in tarlasındaki ekinlerin salınışını bile ayrıntısı ile tasvir eden Tolstoy ustanın burayı böylece geçiştirmesinin bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Tolstoy ahlaka değer veren bir yazar. (Ahlakçı diye ahlakı küçümseyenlere karşı hiç de vicdancı olamayacağım, Allah belalarını versin mendeburlar) Bu nedenle de, böyle şeyleri açık açık yazıp anlatıp aldatmaya meyli olanların iştahını kabartmak istememiş olmalı. Ben okurken hiç canım çekmedi mesela. 3. Kitabın adı Anna Karanina değil de, Korstantin Levin olsaydı kitabı nasıl değerlendirirdik acaba? Bence Levin ismi hiç sırıtmazdı. Zira Anna romana sonradan dahil olup, Anna'nın öyküsü bittikten sonra Levin'in hikayesi devam ediyor. Öyle olsa Levin'in Allah'ı arayış öyküsünü konuşur olurduk, Anna'nın aşkı yerine. Tabi çıkardı illa " Ayyy Anna'yla Vronski çok yakışıyooo" diyenler çıkacaktı da boş verin onları.