Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim. Ne yeni süslü elbiselerim, ne su geçirmez protinim , ne sıcak pantolon vardı. Daima diz kapaklarım yamalı, daima dirseklerim biraz dışarı fırlamış gezdim. Hiç kimse mektebe giderken bin türlü sıkı tembihle öpmedi beni, ne de akşamüstü yolumu dört gözle beklediler.Hatta eve ne kadar geç gelirsem etrafındakiler o kadar rahattı. Bununla beraber mesuttum. Bütün bu şeylerin yokluğuna karşılık hayatı ve sokağı kazanmıştım. Mevsimler, insanlar, hayvanlar eşya en munis, en değişik yüzüyle benimdiler..
Hayat önünden akıp gidiyor ve sen yerine oturmuş, sadece hayata sitem ediyorsun. Kalk artık yerinden. Gönlün ne istiyorsa bunun için mücadele et. Suçlu arama, çözüm ara.
Kurtuluş Savaşımızın bir tek kahramanı var: Kurtuluş Savaşı'nın kendisi... Mustafa Kemal Paşa bile bu kahramanı kişiliğinde canlandırdığı kadar büyük...
Soyut olasılıklar hakkında konuşmazlar. Olmuşu konuşurlar ancak, değiştirmenin imkansız olduğu, yaşanmış bitmiş şeyleri, onları da tahrif ederek, çalkantılı bir dedikodu, şehrin üstünden esip geçmiş bir rüzgar olarak.
Neydi ev sahiden Yeri geldiğinde tren kompartımanlarını, gemi kameralarını, sokak banklarını, kaplumbağaların kabuklarını, ihtiyarların hatıralarını, çocukların umutlarını yuva yapan neydi Sığındığımız yer miydi yuva Gittiğimiz mi, terk ettiğimiz mi,döndüğümüz mü yoksa