“Ne bileyim işte yan yana çekirdek çitleyip kıkırdayalım filan istiyorum.Balık kızartalım, bol limonlu salata yapalım yanına bir küçük rakı açalım.Çok basit rüyalarım var Adalet.Onları benimle görsen ya keşke…”
“Dünya rezil ve kötü,” dedi. “Başınıza bir dert gelmeyegörsün, her zaman gelip bunu size yetiştiren, elindeki hançeri yüreğinize saplayıp büken, üstelik de sizi hançerin sapına hayran bırakmaya çalışan bir dostunuz bulunur.”
Yengem ağlamaya başladı. Dedemin söyleyemediği haberin ne olduğunu anlamıştı. Mahmud öldü mü diye feryat etti. Dedem, yengemin sorsunu doğrular bir şekilde başını salladı. Yengemin çığlıkları, feryadı daha da arttı. Saçını başını yolmaya başladı. Annem de ağlıyor ama kendini tutuyordu. Mahmud öldü! Mahmud öldü! diye inleyen yengemin acısını hafifletmeye çalışıyordu. Ümmü Hasan! O ölmedi, şehid oldu!
Yaşamı kolaylaştıracak yöntemlerden bahseden insanlar, bu yöntemleri bilmeyen kişilere kıyasla hayatın içinde daha çok debelenen insanlardı. O kadar tükeniyorlardı ki, artık tükenmek istemedikleri için sürekli farklı yollar bulmaya çalışıyorlardı. Hayata katlanma yolları, yaşamaya devam etme yolları...
Sıkıntımın arttığı ve ihtiyaçlarımın beni bugünden yarına çıkarması bile imkânsız hale geldiği nispette, benim de çekingenliğim, mahcupluğum artıyordu.
Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.