"Aşkın, bir erkeğin kendi Kişisel Menkıbesinin peşinden gitmesine engel olmadığını anlaman gerekiyor. Böyle bir şey söz konusu olduğu zaman bil ki Evren'in Dili'ni konuşan Aşk değildir bu, yani gerçek Aşk değildir."
"Sorun şu ki, her gün yeni bir yere gittiklerinin farkına varmıyorlar. Otlakların değiştiğini, mevsimlerin birbirine benzemediğini anlamıyorlar. Çünkü yiyecek ve sudan başka bir kaygıları yok."
"Çölde hayat olduğunu, gökyüzünde yıldızlar olduğunu ve insan hayatının özünde bulunduğu için kabile muhariplerinin savaştıklarını anlayacaksın. O zaman hayat bayram, bir şenlik olacak; çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur."
"Insan denen varlık, ister erkek, ister dişi, başkasına giydiğiyle, omuzlarına astığıyla değer kazanmaz, değer günlük giysilere benzemez, onlarla ölçülemez, değer insan varlığının özüyle ilgilidir, kılığıyla değil."
"Büyük adamların yaşamları hatırlatır bize Nasıl Yüce kılacağımızı kendi yaşamlarımızı Ve bizi terk edip bıraktıklarında geride Gösterecek ayak izlerini zamanın kumları"
"İnsanlığın keder dolu tarihi aslında yanlış başlangıçların tarihiydi. Bataklıktan çıkmaya çalışırken her seferinde daha da batarak boğulan bir yaratığın hikayesine benziyordu"
"Tanrı ilham verici bir yanılgıydı ve artık ona kendisi hakkındaki gerçekleri söyleyeceğiz, belki de bu şekilde onu en sonunda gerçek bile kılabiliriz."
"Zira Tanrı büyük umutlarla parlak bir başlangıç yapıyor, adamın birini yeni bir sayfa açması için teşvik ediyor ve sonrasında da onu yarı yolda bırakıyordu."
"Esrârını kaybetti hayâlimde şeref, şan; Rûhumdaki cevher bir ayâr oldu kömürle; Kalbimde ne can kaldı, ne cânan, ne de hicrân... Bitmek dilerim böyle nebâtî bir ömürle."
"Kavurucu ateş bir dağ doruğunda Büyük bir orman içinde ışıldar hani, Görülür parıltısı ta uzaktan, Yürüyen ordularda silahların parıltıları Öylece göklere ağıyordu yayıla yayıla."
"Her yalnız âşık değildir; ama her yanmış aşkın kuytusunda yalnızdır. Ateşinden değil ateşsizliğinden yanmışım diyorum. Ey aşkın sesi, nefesi gel bir an evvel. Dinsin artık kıyametin gürültüsü."
"Başımı kesip kör kuyuya atsalar... Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar... Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar... Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar... Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım MevIâna'm seni. Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş."
"Adam olmuşlar mıydı? En azından büyümüşlerdi işte! Dışarıdan bakıldığında adama benziyorlardı. Belki de erken yaşta kendi başına kararlar almak durumunda kalmış yetişkin adam kalıbındaki çocuklardı onlar."
"Onun anlayışına göre aşk, apansız gelmeli, altın veya gümüşün tasfiyesi zamanında kıvılcımlar saçarak gözü kamaştırmalı ya da göklerden inen bir kasırga hâlinde benliğimizi altüst ederek irade kuvvetimizi hazan yaprağı gibi koparmalı, bütün depreşmelerimize karşı kalbimizi sürükleyip kendi girdabına atmalıydı."
"Adam sende, bunlar hep hülya, dedi; onun yerinde ben olsam ilk hafta bunalırım... Zira ben, hiçbir şeyden memnun olmamak nasibi ile doğmuş değil miyim?"
"Genellikle kendimize inanarak ortalıkta dolanıyorduk. 'Ben iyiyim.' diyorduk. 'Iyiyim.' Ama bazen gerçek karşınıza dikiliyordu ve kurtulamıyordunuz. Işte öyle zamanlarda, bazen bunun bir cevap bile olmadığını, aslında bir soru olduğunu anlıyordunuz. Şimdi bile, hayatımın ne kadarının inanılır olduğunu merak ediyordum."
"Bu hikayeden çıkarılacak ders ne biliyor musun, William? Bazı adamlar, daha doğrusu bir sürüsü gördüğüne inanmaz, özellikle de yiyip içmek ya da inanmak istedikleri şeye ters düşen bir şeyse. Ben tanrıya inanmam. Ama onu görürsem inanırım."