Bana verdiğin mutluluğu Paylaşacak kimsem yok Sevincimi içimde Ve yalnız taşıyorum. (Biliyorsun ya Susarak yaşamak zorundayım seni) Bu yüzden gecelere ve sözcüklere Bölüyorum ağırlığını Yüzünü gözbebeklerime çiziyorum Kırık kalemleriyle kirpiklerimin Baktığım her yerde seni göreyim Ve eksilmesin diye imgen Uykularımda bile Ömrümün evinden Sır vermez derininden kalbimin.
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar, bizde o kuvvetin de mahvolduğu vakitlerdir ki, onun yerini alan dokunaklı bir sessizlik en şiddetli acıyla dökülen gözyaşlarından daha yürek sızlatıcıdır.
Öyle insanlar da vardır ya, sahip oldukları hayatı bir anda geride bırakıp yeni bir yaşama adım atan insanlar. Vardıkları yerde mutluluğu yakalayabiliyorlar mıdır acaba
Lütfen patron, yüzüme o şeyi geçirmeyin, dedi fısıltı halinde bir iniltiyle. Lütfen beni karanlığa gömmeyin, karanlığa göndermeyin, ben karanlıktan korkarım.
İnsan sürekli bir şekilde ölüm bandında yaşar. İnsanın ölüme karşı isteksizliğine rağmen ölüm hep vardır. İnsanın kendi doğumundaki iradesizliği ve bilinçsizliğine rağmen doğumda hep vardır. Ruhlar âleminden anne karnına, oradan çocukluk, gençlik, yaşlılık duraklarına, yaşamın acı tatlı, sevinçli üzgün hallerine kadar dünyanın, insanın ve yaşamın her hâli, insana yolcusun, gideceksin diye hitap eder.
Siz henüz yaşamadınız, mutluluğu belki bir başkasında aramak istiyorsunuz ve belki onu bir başkasında bulacaksınız. Beni sevdiğiniz için şimdi size mutluluk buymuş gibi geliyor.