Bana kalırsa uğursuzluk diye bir şey yok; uğursuzluk insanların kötülüklerini sakladıkları koca bir maske, yalanlarla büyüttüğümüz sahte bir avuntu, suçu üzerine atmak için tutunduğumuz günah keçisi.
İnsanın bu dünyadaki rızkı ölünce kesilir derler, lakin ölüm ebedi bir rızkın kapısıdır, hatta bazen rızkın kendisidir. Varsın bu süslü, yalan dünya onu isteyene kalsın.
Ne tuhaf, insanlar ölüyor, bedenleri toprak altında çürüyor ama seni yaralayan zehirli sesleri ölümsüzlüğe erişip hayatın boyunca kalbinde ve kulağında kalıyor.
İnsanları endişelendiren, üzüntüye boğan günahkâr olmaları değil, başkalarının kendilerinden daha iyi, daha masum olma ihtimaliydi; şehrin kötülerle dolu olduğunu düşünmek onları rahatlatıyor, teselli veriyordu.
Yüreği hassas, kalbi incelikli insanlar, her an bir azabın içindeydiler. Her lodosta şehri baştan başa saran ağır kokuya kimsenin aldırış etmemesinin tek sebebi vardı: Çürük kokusu insanlardan geliyordu.