"Anne bugün sınav olduk. Dolu kelimesinin zıt anlamlısı aklıma gelmedi bi an. Boş bırakacaktım. Son anda yazdım cevabını. Ama boş bıraksam da doğru cevap olurdu dimi :)" B.
Anne bi'şey diyim mi? Bir belgeselde görmüştüm. Hani kuşlar gergedanların üzerine konuyorlar ya, aslında gagalarıyla onların yaralarını iyileştiriyorlarmış. Bu çok ilginç değil mi?
Birisi şöyle söylemişti; "Eğer yanlış trene binersen ilk durakta inmeye bak. Ne kadar uzun süre kalırsan geri dönüşün maliyeti o kadar fazla olur." Ve konu aslında trenler değildi...
*Yanlış yolda olduğunuzu fark ettiğinizde hemen durup geri dönmek en doğrusudur. Bekledikçe geri dönüş daha zor ve pahalı olur.
Okuduğunuz her kitap size sadece yeni bir şey öğretmekle kalmaz, aynı zamanda eski fikirler hakkında farklı düşünme yolları da açar. Warren Buffett in dediği gibi "Bilgi böyle çalışır..."
Mutfağımda oturmuş perdenin arkasında sallanan bir çift boyalı ayakkabıyı izliyorum. Topukları ezilmiş, burnu yırtılmış yorgun ayakkabılar bunlar. Binamızın dış cephesini yeniliyorlar. Halatlara tutturulmuş incecik demir parçalarının üzerinde emanet duran bir tahtaya bağlı hayatları izliyorum. Bulundukları 8.katı düşünüyorum. Çıkacakları 4 katı daha hesaba katınca başım dönüyor oturduğum sandalyemde. İplerin kopması, birleştiren vidaların yerinden oynaması, ayağın boşluğa basması... Yok yükseklik korkusu değil de ölüm korkum var diyorum kendime. İkisi de aynı kapıya çıkıyor diyorum sonra. Hem, her kopuş ölüm gibi birşey değil midir aslında. hry
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın. Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla! Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde, Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum! Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda ! Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında…