Tüm fantastik okur dostlarımdan sıkça önerilen Dikenler ve Güller Sarayı serisine sonunda ben de başladım. Neden bana bu kadar tavsiye edildigini anladım, çok başarılıydı. Konusu, karakterleri, akıcı anlatımı ve özellikle de okuru içine çeken fantastik dünyasıyla beni çok etkiledi. Kitapta yetiskin içerik barındıran sahneler de olduğunu söylemeliyim
Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, Feyre, buz gibi soğuk bir kış gününde babasının ve kardeşlerinin karnını doyurmak için ormanda ava çıkar. Yıllar önce ölüm döşeğindeki annesine ailesine bakacağına dair söz vermiş, o günden itibaren tüm hayatını ailesine adamıştır. Ormanda bir ceylana nişan aldığı sırada karşısına dikilen koca kurdu gördüğünde şans eseri kurt atak yapamadan onu öldürmeyi başarır.
Bir akşam kapısını korkunç bir canavar çalar ve öldürdüğü kurdun bir peri olduğunu, Anlaşma'ya göre cana karşılık can istediğini söyler. Feyre'yi kendisiyle birlikte peri diyarına götüren bu canavar, eskiden dünyada hükmetmiş olan Ulu Peri Tamlin'dir. Ve o günden sonra hiçbir sey Feyre için eskisi gibi olmaz.
Okuru yormayan etkileyici betimlemeleriyle yazarın çok başarılı bir atmosfer yarattığını belirtmeliyim. Benim için 8.5/10 puanlık bir kitaptı. En kısa zamanda ikinci kitabını da okuyacağım
İşte bu kitaptan sizler için seçtiğim birkaç alıntı:
"Ekmek ve et kadar umuda da ihtiyacımız var," diye sözümü kesti. Bakışlarında nadiren rastladığım bir canlılık vardı. "Umuda ihtiyacımız var, yoksa dayanamayız. Bırak umut etmeye devam etsin Feyre. Bırak daha iyi bir yaşam hayal etsin. Daha iyi bir dünya."
"İnsan kalbi taşıdığın için ne mutlu sana, Feyre. Bırak hiçbir şey hissetmeyen zavallılar kendine acısın."
"Çünkü yalnız ölmek istemezdim. Çünkü birinin son nefesimde, hatta sonra bile elimi tutmasını isterdim. Peri ya da insan, herkes bunu hak ediyor."