işte bilmeden bir gündüze büyüyen çiçek kalbimiz güneşin ağzından bir cümle umar yaşamasına işte yeşilden sarıya duraksız bu göç bu yol uzayan dilidir tükenmez kıyısızlığımızın ölümle sustuğumuz ve bir defa yakışmak içindir dünyaya bu solgunlukta bin defa giydiğimiz bu gömlek kelebeklerden
ve andolsun diri gömülen kız çocuğuna kalın sesli bir karanlığın bağrında yitenlere andolsun bembeyaz bileklerinden sonsuz kırmızı güvercinler uçuranlara Uzun saçlı geceye ve geceden doğan ve geceyi doğuran bekleyen bekleyen bekleyen güne ki toprağın ve zamanın ve unutuşun örttüğü onlar yani bu dünyanın en evsiz gülümsemeleri yani yaşamın en yorgun en yalnız en haklı en eski en dilsiz en güzel yürüyüşünün gülden başlayan ve güllerle bitecek olan serüvenleri keskin bir koku gibi işgâl ederek o yaşlı hafsalanın en zulümlü parçasını devingen bir rahim gibi kapsayacak ve yeniden doğuracak göğü ve işte gökyüzü o zaman gökyüzü olacak