Kitapta asıl anlatılan bir aşk ve pişmanlık hikayesi gibi görünse de aslında daha çok öne çıkan başka mezvular göze çarpıyor. Insanları hapise atmanın, idam etmenin etik yanı ve olumsuzluğu anlatılıyor. Ayrıca kitabın sonuna doğru yazar, çocuk kitaplarında gördüğümüz türde bir öğüt vererek Hristiyanlık'ı ve Kutsal Kitap'ı övüyor. Bu kısım biraz zorlama reklamcılık gibi hissettirdi doğrusu. Zaten ikinci alıntıda da açıkça insan yasalarını reddedip tanrının yasalarına uymanın doğruluğunu imâ ediyor.
Bunlar bir yana, prens Nehlidov'un karakterinde gerçekten çok düzgün şekilde yazılmış bir gerçekçilik vardı. Klişe aşk romanlarındaki gibi bir kadının peşinden kör bir şekilde koşan aşıklardan ziyade, bu yolculukta bazen pişmanlığından dolayı vicdanını dinleyip Maslova karakterine yardım eden, bazen de tüm servetini ve varlıklı hayatını bu yolda harcamanın tereddütünü yaşayan gerçek bir insan okuyoruz. Vicdanımızla çıkarlarımız arasında kaldığımız zaman hissedeceğimiz olağan duygular hiç sığ olmayan bir şekilde karakterin davranışlarına yansıtılmış.
Ayrıca her karakterin hikayesine birkaç paragraf ayrılması da kitabı biraz uzatmış ama bence yerinde bir karar olmuş. Diğer karakterlerin yaşadıklarının da prensin üzerindeki etkisini anlamamızda faydası var gibi duruyordu.