Uzun zamandır bu kadar sıkılarak okuduğum bir kitap hatırlamıyorum. Veronika ölmek felan istemiyor. Hayatının değişmesi, ölümle olan bağının kopması için yeterli bir neden aslında...
Veronika güzel, hayatı güzel, işi güzel... Belki de işlerin biraz yolunda gitmemesi, zorluklarla mücadele etmesi gerekiyordu.
Yaşamdan keyif almayan, basit nedenlerle ölmek isteyenlere karşı bir antipatim var. Daha doğrusu ölmek isteyenlerin tümüne karşı. Bu kitap için de aynı şey geçerli.
Foostenelle diyor ki; İnsanların elinden hayalleri alınacak olursa, başka ne zevkleri kalır? Veronika hayal kurmayı biraz olsun başarabilseydi belki de tüm bunlar başına gelmeyecekti.
Kitabın ilerleyeşindeki sorunun kaynağı heyecansız oluşu, yazarın duygularını ve düşüncelerini paylaşacağı cümleleri karakterlere yüklemesi diyebilirim.. yani zırt pırt birisi akıl hocası kesiliyor başımıza. Bu ise okuyucuyu yoruyor, samimiyetsiz geliyor bir anlamda.
Kısaca sevemedim.
Bu kitabın benim için tek anlamı, bir Beyoğlu hatırası olması.