Stabil
öyküye dönüşmek için birbirini kovalayan kelimelerin yolculuğu biraz. ...
5. Bölüm

5 ambivert

7 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Toplantı ve firmalarla olan görüşmelerim bitti ve ben artık omuzlarımda bir filin uyuyakaldığı hissini taşıyordum. Kalabalığın içinden ansızın ayrılarak kendime yalnız kalabileceğim bir yer buldum. Bu sorunu sık sık yaşıyordum. Hem çevremdeki insanların bütün odağını üzerimde toplamak istiyordum hem de kalabalığın beni yorduğunu düşünüp, fırsatını bulur bulmaz ortamı terk ediyordum. Neden böyle olduğumun farkında olmadan, İnternette karşıma çıkan bir soru ilgimi cezbetmişti. Siz de ambivert misiniz?

Ambivert mi? İlk kez duyuyordum bu kelimeyi. Video şöyle devam ediyordu.
“İçe dönük (introvert) ve dışa dönük (extrovert) kavramları ilk kez, 1920’lerde ünlü psikiyatr Carl Jung tarafından bir karakter özelliğini belirtmek üzere kullanıldı. Jung’a göre bu karakterler birbirlerinden aynı durumlardaki “enerji seviyeleri” ile ayrılıyordu. Yani sosyal etkileşim, dışa dönük kişilere enerji verirken, içe dönük insanların enerjisini emiyordu.

Bu konuya dair bir başka teori,1960’larda Alman psikolog Hans Eysenck tarafından ortaya atıldı. Eysenck, iki karakter özelliği arasındaki farkın, beynin uyarılma seviyesinden kaynaklandığını öne sürdü. Uyarılma seviyesi vücudun ve zihnin dışarıdan gelen sinyallere karşı uyanık ve hazır olması olarak tanımlandığında, dışa dönüklerin daha düşük uyarılma seviyesine sahip olması onların “uyanık” olmaları için daha çok uğraşmalarını gerektiriyordu. Öte yandan, içe dönük kişilerde bu seviye yüksek olduğundan, fazla uyaran (kalabalık, ses, ışık vb.) onlara fazla geliyor; yalnızlığı ve sakinliği tercih etmelerine neden oluyordu.

Ortaya çıkışı nasıl olursa olsun, içe dönük ve dışa dönüklüğün birbirinden tamamen ayrı iki kavram olmadığı biliniyor. Bu iki karakter özelliği iki ayrı nokta değil, bir sayı doğrusu gibi birbirine bağlı duruyor ve ortada kalan, her iki uçtan özellikler barındıran kişilere de ambivert deniyor.”

Yakın zamanda internetin bana bulduğu bu değişik tanılar hoşuma gidiyordu yalnız bunu ilgi çekmek için yaptığımı düşünen bir Nesrin hanım faktörü vardı. Asistanım kulak misafiri olmasa kim bilir onun bu sahte yüzüne ne kadar daha bakıyor olacaktım. Elbette meyve veren ağacı taşlamak isteyenler olacaktır. Benim de başarıma gölge düşürenler vardı bu şirkette. Bunu adım gibi biliyordum.

- Neredesin Deniz hanımcım, seni arıyorum yarım saattir.
- Ah Nesrinciğim biraz hava almak istedim. Çok sıkıldım seslerden. Yoruldum sanırım.
- Akşam yemeğine davet ediyorum seni, çok acıktım. Eminim sen de acıkmışsındır.
- Gelmek isterdim tatlım ama daha önceden verilmiş bir sözüm var.
- Ya! Merak ettim. Kimmiş bu şanslı kişi?
- Şimdi çıkmam lazım, çok trafik var. Anca yetişirim. Detayları yarın konuşuruz tatlım.
- İnanmıyorum sana. Bu harika. Şansın bol olsun canımcım. Görüşürüz.





Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar