"Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Ürün Etiketleri
Nobel Ödüllü Seçkiler
,
mutlaka okunması gereken 10 kitap
Bir ailenin yedi kuşağını ele alan yüzyıllık bir aile geçmişini konu alıyor. Kitaptaki isim benzerlikleri çoğu zaman okumayı zorlaştırıyor, çünkü her yeni doğan bebeğe aynı isimler verilerek soy ağacını bu şekilde devam ettiriyorlar.
İki amca çocuğunun evlenmesiyle birlikte olaylar silsilesi başlıyor ve akraba evlilikleri seneler boyu devam ediyor. Domuz kuyruklu bir bebek dünyaya geliyor. İlginç evet.
İnsan kalabalıklaştıkça yalnızlaşırmış, burada da tıpkı bu yaşanıyor. Her geçen yıl biraz daha yalnızlaşıyorlar.
İlk yüz sayfasında neredeyse okumaktan vazgeçmek çok mümkün, fazlaca yorucu ve sıkıcı. Eğer vazgeçmeyip devam ederseniz kitabın sonunu getirebilirsiniz. Pek etkilendiğimi söyleyemem, ilgi alanıma ve tarzıma uygun bir hikayesi yoktu.