Hz. Mevlânâ’nın bütün eserleri gibi Mecâlis-i Seb‘a’sı da coşan-taşan bir Allâh aşkının ve Peygamber sevgisinin değişik şekillerdeki ifâdesinden başka bir şey değildir. Bu eşsiz eserler, mecrâsına sığmayan taşkın sular gibi benzersiz manzaralar sunan coşkun şelâleler şeklinde, gönülleri gaşyeden ilâhî besteler hâlinde, ruhları sarıp sarmalamakta ve hayât iksîri olup cânlara ebedî saâdetler sunmaktadır.Mecâlis-i Seb‘a, “Yedi Meclis” demek olup Hz. Mevlânâ’nın yedi sohbetini ihtivâ etmektedir. Bu sohbetler, büyük oğlu Sultan Veled veya halîfesi Çelebî Hüsâmeddin tarafından sohbet esnâsında not alınmış olup daha sonra gözden geçirilmiş olabilir. Hatta Hz. Pîr’in va’zı esnâsında tutulmuş olan bu notların Hz. Pîr’e de gösterilerek bazı düzeltmelere tâbî kılındığı da rivâyet edilmektedir. Mecâlis-i Seb‘a’daki her va‘zda, söze Allâh Teâlâ’ya hamd ile başlamakta, Allâh Teâlâ’nın yüce kudreti ve san‘atı, coşkulu ifâdelerle dile getirilmekte, va‘zın sonundaysa Peygamber Efendimiz’e salât u selâm sunulmakta, hulefâ-i râşidîn medhedilmekte, Peygamber Efendimiz’in mübârek âile efrâdına, ashâbına duâlarda bulunulmaktadır.Bunlardan sonra “Münâcât” yani Allâh Teâlâ’ya duâ ve niyâz kısmına geçilmekte, duâdan sonra da bir hadîs-i şerîf ile va‘za başlanmaktadır. Bu meyanda konuyla ilgili başka hadîsler ve âyet-i kerîmeler zikredilmekte, gerekli görülen yerlerde de ibret verici hikâyeler anlatılmaktadır. Sohbet esnâsında Hz. Pîr’in ve diğer tasavvuf ulularının şiirleri de serpiştirilerek sohbete renk katılmaktadır. Sohbetler, halka hitap edecek seviyeye getirilip basitleştirilmiş ifâdelerle yapılmakla berâber bazı incelikler de tasavvufî ifâdelerle resmedilmektedir.