Yeni Türkçe’de ki hatıra türünün en yetkin örneklerinden biri olan Yaşamak, toplumsal olarak bir ışığa dönüştürmek istediğimiz acıya, bireysel bir dünyada aydınlık sağlamaktadır. Zarifoğlu, çevremizde gelişen olayların gözümüzü yorduğu ve bizim, hayatın bütünsel akışıyla olan bağlarımızı güçlükle koruduğumuz dönemde, o bağlara canlılık veren birkaç şairimizden biridir. Yaşamak, şiirindeki derinliğin yol açtığı açılım getiren ve şaire ait iç dünyanın zenginliğini gözler önüne seren bir eserdir. Şair, yaşamayı varlık ve oluşun özüne dokunan bir derinlik içinde algıladığı ve arka planındaki hikmetle anlaşarak yaşadığı için, aynı hikmetin onun anlatımında parıldaması pek tabiidir.
Yazan A.Cahit Zarifoğlu olunca biraz daha zorlaşıyor cümleler. Okurla uğraşmayı seviyormuş ve bence bunda gayet başarılı olmuş. Öylece okuyup geçemiyorsunuz, durduruyor, düşünmemizi istiyor, hatırlatıyor.
Kitap için anı ya da günce tarzında diyebiliriz. Şehir ve tarihler belirtilmiş ama tarihlerde bir sıralama yapılmamış. Farklı ülkelerde bulunduğunu, askerlik dönemini, kız çocuklarını çok sevdiğini, ailesini ve özellikle babasının mektuplarını okuyoruz onunla. Fethi Gemuhluoğlu ile tanıştırıyor bizi. İsmet Özel ile olan bir anısını anlatıyor. Necip Fazıl'dan da bahsediyor tabii ki. Ayrıca kitapta müslüman kimliğine verdiği önemi okuyoruz. Konu yaşamak olunca daha birçok şeye değindiğini görüyoruz.
Kitapta altını çizmediğim sayfa çok azdır. Arada şiirler yazmış bazısı zorlasa da bir şey kaçırmak istemediğim için yavaş yavaş ilerledim. Özellikle Sarıkamış 1974, 5 Ekim yazısını çok sevdim.(syf:91) Çabuk tüketilen, suni cümleler değil okuduğumuz, kitap bitmeden hislerimize takılan soru işaretleri cevaplarını aramak için çoktan yola çıkmış oluyor.