*Bu denli hastalıklı bir topluma iyi uyum sağlamak, sağlıklı olmanın bir ölçütü olamaz.*
*Şüpheli, kafa karıştırıcı, ukala ve sömürgeci olanlardan bariz şekilde ayrılan, kendisine adeta tutulduğum bir isim var: Krishnamurti. Günümüzde ‘gerçekliğin efendisi’ olarak adlandırılabilecek tek kişi.
Onunla hiç tanışmadım, ama dünyada tanışmayı büyük bir ayrıcalık sayacağım başka biri daha yok. ‘Dünya Öğretmeni’ adını hak eden bir kişi varsa, o da Krishnamurti’dir. Ama benim gözümde onun en önemli yanı, kendini bir üstat veya öğretmen gibi değil, sade bir adam olarak görmesidir.
İnsan, kavraması kolay olanı kabul etmeye isteksizdir; bir aracı tarafından kurtuluşa götürülmeyi ister, kendine rehberler, danışmanlar, liderler, sistemler, ritüeller arar. Öğrenmeyi bilgeliğe, gücü ise ayrım yapma sanatına tercih eder. Ama her şeyden önemlisi, öncelikle dünyanın ‘özgürleşmesi’ gerektiğini savunarak, kendi özgürlüğüne giden yolda çalışmayı reddeder. Ancak Krishnamurti’nin de defalarca belirttiği gibi, dünyanın problemi bireyin probleminden doğar.
Ey insanlık, nedir böylesine azimle kurtarmaya çalıştığın? Küçücük egon mu? Ruhun mu? Kimliğin mi? Ancak bunları kaybettiğinde kendini bulursun. Tanrı için endişelenme; o kendine nasıl bakacağını çok iyi bilir. Sen kendi şüphelerinin üzerine git, her türlü deneyimi kucakla, arzulamaya devam et. Ne unutmaya ne de hatırlamaya çalış; deneyimlediklerini özümse yeter, çünkü hakikat daima olduğu yerdedir.*