Her sanat şiirin tedai ve imge gücüne sahip olmak ister. Tedailer ve imgelerle örülü bir dil şiir için varılması istenen nihai nokta midir? Peki, ya şair ne ister? Kelimelerle dans etmek... Okuyanı büyüleyen bir dil kurmak... Okuyanın "işte tam beni anlatıyor." Cümlesine muhatap olmak... Ya da mısralarla çağına tanık olmak mi? Ya estetik kaygı! Ya ilham! Şair ibnulvakt -zamanın çocuğu- olarak yaşadığı toplumu mu anlatır? Modaya uyup `beğeni` avcılığına mi soyunur? Ya da topluma ön açma gayesinde mi olmalı? Şiirin, şairin `bir şey olma ve bir şey verme` iddiası olmalı midir? Sorular çoğaltılabilir. Ya bizce? Yaratıcının ayetle, peygamberin hadisle konuştuğu bir dünyada insan şiirle konuşabilir. O halde estetiği, imgeyi, şiirin o büyülü anlatımını da ihmal etmemeli, sokaktaki insanın duygularina tercüman da olmalı. Ama sokağa düşmemeli. Belki Yunusça `sehli mümteni` bir eda ile söylemeli. Basit söylemeli ama "basitleşmemeli" . Yarma kalacak bir şiir dili, çok katmanlı, anlaşılır ve imgeye sırt dönmemiş bir dildir. Elinizde tuttuğunuz kitaptaki şiirler bu ruhla yazıldı/yakıldı.