Gerçekçi anlatımın en başarılı temsilcilerinden kabul edilen Jack London, büyüleyici Kutup tasvirleriyle başladığı romanında, okurlarını kapitalist dünyayı dize getirecek bir kahramanla tanıştırır: Yanan Günışığı. London, Kanada’nın Yukon bölgesindeki “altına hücum” yıllarından New York’taki borsa oyunlarına uzanan romanında, iş dünyasının kirli yüzünü gözler önüne serer. Tüm zorluklara kafa tutan kahramanımız, herkesi dişlileri arasında ezen dünyanın karşısına dikilen en büyük savaşçılardandır. Yanan Günışığı sadece altın arayan bir Kuzeyliyken Amerika’nın sayılı iş adamlarından biri olana kadar durmaksızın çalışır. Bu mücadelede, hayatını ortaya koyduğu bir kumar oynar. Üstelik bu oyundaki oyuncular hiç de masum değildir. London’ın parlak düşler, coşkun anlar ve muhteşem tasvirlerle kurduğu bu dünya, herkesin kendisini sorgulamasını sağlıyor: Her şeyi kaybetmeyi ne uğruna göze alırsınız? Sürükleyici anlatımıyla dikkat çeken Yanan Günışığı romanı, birçok kez sinemaya da esin kaynağı oldu.
Jack London'dan 14 kitap okudum. Martin Eden, Demir Ökçe, Deniz Kurdu gibi kitaplar oldukça güzel olsa da benim aklımda hep Yanan Günışığı yer tuttu.
Yanan Günışığı, madenlerde hızlıca zengin olmak için çabalayan bir gençtir. Kitap da bu gencin doğallıktan yavaş yavaş uzaklaşarak hem fiziksel hem de psikolojik değişimini anlatıyor. Aşk, macera ve hırs temalarıyla okuru sıkmadan bitirilebilecek bir kitap.