İtalyan edebiyatında yeni gerçekçilik akımının kurucusu olarak kabul edilen Cesare Pavese bir kere daha sıradan hayatın ötesine geçerek insanı saran büyük yalnızlığın ve hüznün romanını yazıyor. Çocukluk yıllarını geçirdiği Torino`ya bu kez bir iş kadını olarak dönen Clelia`nın, resim sergilerinde, bohem çevrelerde karşılaşıp dostluk kuracağı kadınlar, bir mutluluk hayalinin peşindedir. Mutluluğun anahtarı kimisi için erkek, kimisi için eşcinsellik, kimisi için para, kimisi içinse ölümdür. Clelia`nın, bir otel odasında intihara giriştiğine tanık olduğu Rosetta`yla kuracağı dostluk, genç kadını yaşama bağlayabilecek midir?
Bu sorunun yanıtı kitapta nasıldır, okumadan bilinmez. Ancak Pavese kendi açısından bu yanıtı hiçbir zaman veremeyecektir. Kahramanı Rosetta gibi, Torino`da bir otel odasında intiharı denemiş, ancak o, sonuna dek giderek yaşama veda etmiştir.