Başarılı bir modacı olan Clelia, 2. Dünya Savaşı bittikten sonra gençliğinin yoksul günlerini geçirdiği Torino’ya, Roma’daki lüks bir modaevinin şubesini açmak üzere gelir. Kendi çapında başarılıdır artık, Torino’daki çocukluğunu düşünürken oradan hangi amaçla ayrıldığını hatırlar: Hayatını başarılı kılmak, kendisini tanıyanlara bunu gururlanarak göstermek, kürkler ve pahalı giysiler giymek ve çevresinin hayranlıkla baktığı biri olmak. Açılacak modaevinin potansiyel müşterisi olan ve zamanını sanat galerilerinde, tekne gezilerinde, partilerde ve gece hayatında geçiren, görünürde keyifli ve zevkli, aslında boş bir hayat süren varlıklı ama yalnız kadınlarla dolu o grubun hem içinde hem dışında olan Clelia peşinden koştuğu ve arzuladığı hayatın ne kadar yararsız ve saçma olduğunu trajik bir olayla daha iyi anlayacaktır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının en saygın yazarlarından olan Italo Calvino, Yaşama Uğraşı isimli günlüklerinin 17 Nisan tarihli sayfasına şu notu yazmıştı: “Bugün, Yalnız Kadınlar Arasında’nın harika bir roman olduğunu keşfettim.” Pavese, 1985’te öldüğünde yapıtları yabancı dillere en çok çevrilen İtalyan yazardı. Yalnız Kadınlar Arasında ünlü yönetmen M. Antonioni tarafından Le Amiche adıyla filme de alınmıştı.