20. yüzyıl, her şeyden önce iki büyük dünya savaşının yaşandığı ve yüz milyondan fazla insanın salt maddi çıkarlar ve çeşitli savaşlar nedeniyle öldürüldüğü veya katledildiği bir çağ olmuştur. Diğer yandan 20. yüzyıl, bir önceki yüzyılda başlayan sanayileşmenin güç kazanarak devam ettiği, doğanın giderek daha fazla kirletilip tahrip edildiği, sömürgeci politika ve savaşların daha da güçlendiği bir çağı ifade eder. Bu nedenle de, ekonomik ve politik gelişmelerin, çoğu durumda ahlakı ortadan kaldıran, insan tasavvurumuza onulmaz yaralar veren birtakım oluşum ve gelişmelerle sonuçlanması kaçınılmaz olarak görülebilir. Nitekim bu çağda ana zemin veya arka planda bir büyük ahlaki krizin varlığı her daim hissedilirken hayatın neredeyse her alanında daha önce rastlanmamış olan ahlaki problemler ortaya çıkmıştır. Uygulamalı etiğin doğuşunu tetikleyen en önemli şey, işte bu genel ya da global değişme, modernleşme süreçlerinin kimi alan veya durumlarda yarattığı olumsuz sonuçlardır.