Ziya Gökalp ilk kez 1923 yılında yayımlanan kitabında, Türklerin töreyi ne şekilde tanımladığını, töre anlayışlarının nasıl şekillendiğini, töreyle ilgili bilgilerin hangi kaynaklarda ne ölçüde yer aldığını, kısacası Türk töresinin ne demek olduğunu araştırmaktadır.
Eserin “Başlangıç” kısmında “Töre Ne Demektir?”, “Türk Kendisini Başkalarından Nasıl Ayırıyordu?” gibi sorular sorarak bunlara cevap arayan Ziya Gökalp, öncelikle töre kelimesini, tarihî ve edebî kaynaklardaki takibini yaparak tanımlamıştır. Ziya Gökalp’a göre Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir.
Bu yüzden Ziya Gökalp, Türk mitolojisinin ana karakterlerinden tutun da yirminci yüzyılda bile canlılığını hâlâ muhafaza eden kadim geleneklerimiz arasında bağlantılar kurarak, Türk töresini bütün yönleriyle ele almış ve oldukça sade bir dille okuyucuya sunmuştur.
"Türkler ne zaman milli harsa kıymet vermeyerek ecnebi irfana kıymet vermişlerse ve kendi milletlerini beğenmeyip başka milletlerin mukallit ve tapıcısı olmuşlarsa, böyle bir göç felaketine uğramışlardır. Kut Dağ, milli vicdanın bir timsalinden başka bir şey değildir. Onu Çinlilere feda etmek, gayet büyük bir günahtı. Göç, bu günahın kefareti idi."
Menkıbelerden, destanlardan, dinlerden, takvimden ve Türk yaşam mantığından, kültürüne kadar her türlü konuya bölüm bölüm yer verilmiş ve detayları ile anlatılmış. Oldukça akıcı ve anlaması kolay. Kendi geçmişini, Arap kültürünün etkisinden öncesini merak edenler mutlaka okumalı. Tarihimizin ne kadar köklü ve zengin olduğunu anlamak için önemli bir kaynak Ziya Gökalp ve Hüseyin Atsız.