“Tüm yöntemsel tartışmalar kuramsaldır” cümlesine gerçekten inanan iki sosyal bilimci olarak, bu kitapta kuramı düşünmeye, tartışmanın nasıl bir kuramsal çerçeveden kurgulandığını anlamanın gerekliliğine vurgu yapmaya çalıştık. Kuramla kurulan bu ilişki; bu alanda ilgili yazına da referansla bilginin nasıl oluştuğunu; en kişisel kaygılardan ilham alan bir araştırma sorusunda dahi, özel isimleri paranteze aldığımızda hangi kuramsal bilgiye katkı sunmaya çalıştığımızı anlama gayretidir. Sorular eşliğinde en temelde neyi merak ettiğimizi ve bu meraktan yola çıkarak, nasıl bir araştırma sorusu ve önerisi geliştirmemiz gerektiğini netleştirmeye çalışıyoruz. Buna istinaden de uygun yöntemi ya da yöntemleri düşünüyoruz. Bu noktada yaptığımız işin “zanaat” kısmı devreye giriyor. Veriye, ampirik olana karşı şüphecilik aslında daha iyiye, daha doğru yöntemleri geliştirmeye bizleri yöneltiyor. Yöntem araçlarında dikkat edilmesi gerekenleri; sorunun nasıl sorulduğundan yanıtın nasıl verildiğine kadar tüm araçları anlatırken yaptığımız birçok çalışmaya referansla detaylandırmaya gayret ediyoruz. Tam da bu farklı örnek çeşitliliği ve bazı açılardan “peki ama nasıl daha az hata yaparız?” sorusuna vermeye çalıştığımız yanıt bizi bu kitabı yazmaya yöneltti. Zaman da dâhil olmak üzere kısıtlı kaynaklar ve imkânları da göz önüne alarak; çeviri olmayan veya daha çok ilgili yazının Türkçe derlenmesi şeklinde organize edilmeyen, okuru sorularla düşünme yolculuğuna davet eden ve her bir araştırmasında kullanacağı araçlar için tekrar tekrar bakıp faydalanacağı bir el kitabı hayal ettik. Bu nedenle de kitabı mümkün olduğunca konuşma dilinde, çok fazla referansa boğmadan ve özellikle alandaki ihtiyaçlara yanıt verebilecek şekilde toplumsal araştırmalarda bir rehber olması hedefi ile kaleme aldık.