Hz. Peygamber’in çok açık yasağına rağmen, müfessirlerden bazıları Ehli Kitab’da buldukları şeyleri, sıhhatlerini kontrol etmeden eserlerine almışlardır. Oysa Ehl-i Kitab’ın rivâyetlerini nakletmede izlenecek yol bellidir: İslamî esaslarla çatışan şeyleri reddetmek, muvafikları kabul etmek. Bu esaslara maalesef ki, uyulmamıştır. İslâmi esaslarla tezad halinde olan şeyler bile alınmış, benimsenmiş, İslami rivayetlermiş gibi kabul görmüştür. Bazı rivayetlerin İsraili olduğunu söyleyen müfessirler bile, bilhassa Kur’anı Kerim’deki kıssaların açıklığa kavuşturulması, mübhem olan yerlerin ta’yîni, zaman ve mekânların gösterilmesi gibi hususlarda mevcut İsrailiyyatı nakletmekten geri durmamışlardır. Şüphesiz bunun mes’üliyyeti çok ağırdır ve bu mes’üliyet, bu rivâyetleri doğru yanlış demeden eserlerine alan veya nakleden ravîlerle müelliflere aittir.