Çocukluğundan itibaren hayata etrafındakilerden farklı bir gözle bakan; dedelerin, ninelerin, sevimli ve sevimsiz komşuların dizleri dibinde, masalsı taş evlerde, taş sokaklarda ve kırlarda büyürken, duyduklarını kendi iç sesi hâline getirip kafasının içinde sayısız karakter oluşturan, sonra da bu karakterlerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalan bir kadının annesiyle ve kafasının içindeki karakterlerle tutuştuğu savaşın tuhaf hikâyesi. Kimilerine göre hastalıklı, kimilerine göre eşsiz bir zihnin sanatsal trajedisi. Bilinç akışı, hüzün, resimler, sesler…
Kendi topuk seslerini dahi duyabilecek kadar yalnız bir kadının, aradığı her şeyi yine kendisi gibi muallakta kalmış birinde bulmayı hayal etmesinin hikâyesi. Kim gerçek, kim hayal, asla bilemeyeceğiniz bir hikâye.
“Boğulduğunu sandığın o sancılı anlarda, aslında boğazını sıkan da kendinsin. Duyduğun o fısıltılar kendi sesin. Gözlerini kapattığın an susacaksın. Gözlerine sabunlu sular dökülene kadar öylece kör kal ve sus. O zaman hiçbir şey seni incitemez.”
Bu kitabı okurken kendimi nerede hissettim biliyor musunuz? Hani Tarık Akan ve Halit Akçatepe'nin başrollerini paylaştığı "kardeşim benim" filmi vardı, kapalı bir hava, sürekli yağmur yağıyor, aykkabılara yapışan çamurlar, keder ve ızdırap dolu, gülmeyi unutmuş yüzlerin bize çaresizlik duygusunu hissettirdiği o hazin sonlu filmde. Film başlarken de yağmur yağıyordu, biterken de. Ve film boyunca genzinize bir çamur kokusu gelip yapışıyordu. İşte bende bu kitabı başından sonuna kadar genzimde bir taş kokusuyla tamamladım.
Bir kadın, mutsuz çocukluk, mutsuz evlilik, mutsuz hayat... Nereden tutsan elinde mutsuzluk kalıyor. Yok bu öyle arabesk bir boyutta değil, gayet edebi ve nezih. İmgeler havada uçuşuyor mesela. Diyorum ki klasik bir kitap mı okuyorum acaba. Sonra bakıyorum yazarına, adı Aynur.
Pskolojik bir kitap. Boğulduğumu hissettiğim anlar oldu. Şöyle ki hep griydi gökyüzü, son sayfasına kadar gri. Yollar, ağaçlar, çiçekler, evler, odalar... Asla bir ışık yakmadı sevgili Aynur. Ne kadar karanlık hayatların olduğunu belki de sadece filmlerden izleyip, kitaplardan okuyorum. Beni etkileyen de karşılaşmadığım ve tanımadığım bu hayat hikâyeleri olabilir diye düşünüyorum.
Hikayeden çok yazarın güçlü kalemini sevdiğimi söylemeliyim. Bir zamanlar aynı edebiyat platformunda yazıyor olmamız ve oradan çoğalıp böylesi bir başarıya imza atması beni son derece grurlandırdı.