Bütün Akdeniz uygarlıklarının beşiği Anadolu’dur, düş değil, bir gerçek, bir tarih oluşumudur bu. Bilgece düşüncenin, sanat yaratmalarının, dinlerin yerden ot bitercesine bittiği, kaynaştığı, çevreye yayıldığı bir yerdir Anadolu. Mezopotamya uygarlığının Anadolu uygarlığından eski olduğunu, tarihin Sümerlerle başladığını savunan görüşler, düşünceler vardır. Ancak, bilimsel düşüncenin, belli bir anlayış açısından varlık bütününe, evrene, insana bakmanın Anadolu dışında geliştiğini, doğduğunu en küçük belgelere dayanarak ileri sürebilecek bir yetkili yoktur.
Binlerce yıllık toprağımız, yurdumuz öylesine zengin, öylesine eli açık ki çalan çalana vuran vurana tarih varlıklarımızı, sanat değerlerimizi, daha doğrusu özümüzü, bizi biz yapanı, bize kimlik kişilik kazandıranı.
Yerin altından çıkan Urartu tanrılarını, Hitit tanrılarını, onların görevlerini, adlarını, işlerini güçlerini bilenler, eski Anadolu insanları, o dinlere tapanlar birer bilginiymişler? Hangi tanrı vardır yalnız bilginler için doğmuş? Hangi dini bilginler yaratmış, türetmiş? Eskiçağ Anadolu tanrılarının adlarını, görevlerini, niteliklerini açıklamak pek de bilgin işi değildir. Emek ister yalnız. Hititlerin, Arinna ilinin güneş tanrıçası Vuruşemu`nun adını öğrenmek için bilgin olmak gerek değil küçük bir ilgi yeter de artar bile. Urartu`ların büyük savaş tanrısı, koruyucu tanrısı Haldi`nin ne olduğunu bilmek için uzun yıllar bilimsel çalışmalara dalmak, toz yutmak iş değil artık.